Adliye Önünde on binlere seslendi

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ifade verme işleminin ardından, Çağlayan Adliyesi önüne kurulan platformdan toplananlara seslendi.

Adliye Önünde on binlere seslendi
31 Ocak 2025 - 13:18
İmamoğlu şunları söyledi:
"Bugünkü mesele adalet meselesidir, hak, hukuk meselesidir. Geleceğimiz meselesidir. Ne yazık ki yargının siyasallaşması. İstanbul'da kurulmaya çalışılan kumpasın sonucudur. Hedefin ne olduğu belli. İstanbul'da yargı tacizinin en üst seviyesini yaşıyoruz. Yılmadık, yılmıyoruz.

Esenyurt'ta başlayan ve Ahmet Özer hocamızın sabahın köründe derdest edilerek hapse atılması, Beşiktaş'ta Rıza Akpolat kardeşimizin tutuklanarak görevinden uzaklaştırılması süreciyle beraber yargı eliyle süreci dizayn etme çabası devam etmektedir.

Bugün büyük bir dayanışma ruhu içindeyiz. Benim siyasi yol arkadaşlarım burada. Her daim yanımızda olan partimizdeki yol arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bütün örgütümüzün yanı sıra yol yürüdüğümüz 31 Mart'tan sonra gösterilen seçim başarısıyla Türkiye'nin birinci partisi olan CHP'ye, Özgür Özel'e, belediye başkanlarına nasıl müdahale edildiğini nasıl kötü bir muamele gösterildiğini yaşıyoruz.

Elbette bizi farklı konumlandırmaya ve farklı biçimde bizleri yorumlamaya çalışanlar var. Ben bugün yanımda olan arkadaşlarımıza engel olma çabasını anlayamıyorum. Nasıl omuz omuza olduğumuzu, birlikte mesele vatansa gerisi teferruattır diye dayanışması gösteren dostum, başkanım Mansur Yavaş'a teşekkür ediyorum."İMAMOĞLU: BU BİR ŞAŞKINLIK
Yavaş'ın ardından sözlerini devam ettiren Ekrem İmamoğlu şunları söyledi:

"Bu millet hazır. Ben iki konuda ifade verdim. Birisi bir panelde Cem Aydın evinden çok sayıda polisle gidiliyor, ifade verilmek için adliyeye getiriliyor. Neymiş korkutacaklar.

Bizi ailesini tehdit etmekle suçluyorlar ve ifadeye getiriyorlar. Ben bu memlekette, 16 milyon şehirde bir çocuğumuzun bile eşit olmadığında başımızı yastığa koyamayız diye yol çıkmış bir ahlakın temsilciyiz. Kız çocuklarının okutulması diye feryat eden biz bir evladı ayırmayacağımızı söylüyoruz. Aileyi, çocuğu tehdit etti diye Ekrem İmamoğlu'nu ifade vermeye çağırıyorsun. Bu bir şaşkınlık.

İkincisi, bir bilirkişisi istatistik kurallarını altüst ediyor. İlk bilirkişi olarak çağrılıyor. O raporlarla dava açılıyor. Her bilirkişi raporu da başka bilirkişiler tarafından yanlış olduğu tescil ediliyor. Bu millete kötülük düşüneni ben ifşa etmeyeceğim de kim ifşa edecek? İfşa etmeye devam edeceğim. Onu ifşa ettim diye, yargının işlemesini engelleyici diye ifadeye çağırıyorlar. Etki altına alıyormuşum.

"SANDIK GELECEK, İKTİDAR GİDECEK"
Ne dedi Sayın Cumhurbaşkanı, 'Turpun büyüğü heybede' dedi. Yargı mensuplarına dönük, 'turpun büyüğü heybede' demek, o dosyada gizlilik kararı var. Böyle demek 'Ben bu dosyaları biliyorum' demek değil midir? Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu dosyaya bakabilme hakkı var mı? Yok. Bu davanın da geçmişte soyunduğu gibi bu davanın da mı savcılığına soyunuyorsun?

'Biz aldatıldık' diyenlerden usandık. Yanlışı yap, sonra 'aldatıldık' de. Milletin yoksulluğa gömülmesine sebep oldunuz. Adil bir sistem, yargının bağımsızlığı için mücadelemize devam edeceğiz. Bu iş artık milletin dediğinin olacağı sürece gidecek. Bu işten kurtulmanın yolu sandık. Sandık gelecek bu iktidar gidecek.

Bugün savcının odasına girdim, avukatlarımla ifade verdim. Beni nezaketle karşılayan savcının karşısında önümü iliklerim. Bu ülkede yargının önünü iliklemesini isteyen zihniyeti de evine yollayacağız.

Bu millet için mücadeledir, kreşleri kapatmak isteyenlere karşı verilen mücadeledir. Bütün partiler buraya geldi. Onun için partili arkadaşlarım buraya geldi."

İFADESİ ORTAYA ÇIKTI
Öte yandan İmamoğlu'nun ifadesi de ortaya çıktı. İmamoğlu ifadesinde şunları kaydetti:

"Üzerime isnat olunan suçlamaları anladım. Malum 20/01/2025 tarihinde yapmış olduğum bir paneldeki konuşmada sarf ettiğim söylemlere dair re'sen soruşturma açıldığını öğrendim. Konuya ilişkin beyanımın aynen şu şekilde geçmesini istiyorum. Bugün burada bulunmamın nedeni, hukukun değil talimatların egemen olduğu bir düzenden kaynaklandığını düşünmekteyim.

Şöyle ki; Ben 'hak yemem ama hakkımı da yedirmem' diyerek seçilmiş bir kişiyim. Ve sözümün eriyim. İsnat edilen suçla bağlantılı olarak dediğim şeyler belli, burada da tekrar ediyorum: 'Biz senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız. Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın. Senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın. Söküp atacağız ki senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim. Bizim derdimiz bu.'

Biz, hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işleyeceği bir gelecek için gece gündüz çalışıyoruz. Çocuklarımız da gelecek kuşaklar da adaletin sıcaklığıyla huzur ve güven içinde uyuyabilsinler diye. Resmi davet yazısıyla ifade vermeye pekala davet edilebilecek olan CHP Gençlik Kolları Genel Başkanımızın kapısına gün doğmadan çok sayıda polisle birden gidilmesini eleştirirken, bir abi - bir baba şefkatiyle sarf ettiğim sözlerimi tehdit olarak görmek, bağımsız yargıyı, gerçek adaleti tehdit olarak görmek demek olduğunu düşünüyorum.

Kanaatimce, benim bu sözlerimden ancak yargı üzerindeki hakimiyetini kaybetmekten korkanlar tehdit algılayabilir. Benim sözlerimde tehdit ve hedef göstermek yoktur. Benim yaptığım ifade özgürlüğüdür. Ve ifade özgürlüğü anayasal bir haktır. İfade özgürlüğü, adli makamlara ve onların işleyişine yönelik eleştirileri de kapsar.

Demokratik düzenin bir gereği olarak uğradığımız haksızlıkları milletimizle paylaşmak; yaşanan usulsüzlükleri eleştirmek ve bu uygulamaların 'hukuka güvene' zarar verdiğini dile getirmek ne zamandan beri tehdit sayılmıştır? Ülkenin en büyük partisinin bir belediye başkanı olarak, iktidara geldiğimizde kurulacak düzende 'hukuka güven olacak, yargıya güven olacak, yargı bağımsız ve tarafsız olacak, kötü ve intikamcı zihniyete son verilecek, ülkeye adalet gelecek ve kimse sabah erkenden inzibat marifetiyle derdest edilip götürülmeyecek' demek, ne zamandan beri tehdit sayılmaktadır?

Bence asıl tehdit 'Turpun büyüğü heybede' diyerek yargıya doğrudan müdahale edenler tarafından yapılmaktadır. Yine bence 'Turpun büyüğü heybede' diyerek hedef gösterenler, bu sözleriyle bir yandan da yargı mensuplarının bağımsız ve tarafsız çalışamayacaklarını deşifre etmektedirler. 'Yargı üzerindeki tüm baskıları kaldıracağız, asla yargıya talimat vermeyeceğiz, baskı uygulamayacağız' sözünü veren bir yöneticiyi tehdit olarak gören akıl, milleti tehdit olarak görüyor demektir.

Çünkü bağımsız yargı millet adına karar verir. Bağımsız yargı da milli iradenin bir parçasıdır. Türkiye, liyakatli savcıların ve hâkimlerin onurlu ülkesidir. Bu ülke, hırsızların, yolsuzların, yetim hakkını yiyenlerin karşısına dikilen milletin öz evladı olan hukukçulardan yanadır. Yine onlar, bizim iktidarımızda bağımsız olarak çalışabileceklerdir ve 'bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun' diyebileceklerdir.

Bence yargıyı, siyasi çıkarlar için araç hale getirenler günü gelecek, hukuk önünde gerçek bir muhasebeye tabi tutulacaktır. Bu bizim sözümüzdür. Bu yine belirttiğim gibi, halkın adalet talebinin karşılığıdır.

Yargıyı araçsallaştıran siyasiler er meydanına çıkıp mertçe yarışmak yerine, böyle yollara başvurmaktan vazgeçmesini istiyorum. Herkes kendini milletin ferasetine teslim etsin. Çünkü millet büyüktür. Şu da unutulmasın hiçbir baskı, hiçbir tehdit, halkın adalet mücadelesini durduramayacaktır. Bu düzen güçlü bir hukuk devleti olma yönündeki mücadelemizle arzu ettiğimiz hedefe ulaşacaktır. Bu yöndeki inancımız tamdır. Aynı zamanda hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işlemesinin sağlamak için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz.
Bizim saikimiz, bu milletin evlatlarını şafak operasyonlarıyla gözaltına alanlar ve her muhalif sesi hukuksuz bir biçimde mahkum edenler yaptıkları adaletsizliğin zerresini bile göremeyecekleri bir ortam tesis etmektir.

Bu israf ve yağma düzeni yalnızca hukuku değil, emekçinin ekmeğini, gençlerin umudunu, milyonların alın terini de çaldığını düşünüyoruz. Bu düzen depremde, yangında zorda kalan insanlarımızın canını aldı. Biz buna asla teslim olmayacağız. Bu büyük millet, adaletin yeniden tesis edildiği günleri mutlaka görecektir. Ve hakkımda açılan bence bu siyasi soruşturmanın cevabını millet sandıkta verecektir.

Yüce milletime arz ederim. Soruşturma konusu olay olan ve 'Bak Başsavcı sana söylüyorum...' şeklinde devam eden konuşma içeriğinde kimsenin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek söylem ve hitap içerisinde bulunmadım. Kimsenin kendisi veya yakınlarına zarar verebileceğinden bahisle bir söz sarf etmedim. Ve aynı şekilde herhangi bir kimseyi hedef haline getirebilecek bir durum içerisinde yer almadım. Böyle bir hareket ve eylem içerisinde bulunmam mümkün değildir. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum."dedi. (Sözcü)

YORUMLAR

  • 0 Yorum