"Açlık yaşanılabilir çünkü çiftçi üretemiyor"

Dünyada yaşanan krizin etkileri ağır bir şekilde hissedilirken savaşın da etkisiyle hammadde ve tedarik zinciri kopma noktasına geldi. Ülkemiz şuan açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Türkiye'deki tüm sektörler endişe ve korku içinde.

Türkiye kendi kendine yetebilecek zenginliklere sahip bir ülke iken, 1980’li yıllarda bazı iş birlikçi ekonomistlerin “Dışarıda ucuz ise ne gerek var üretmeye, ithal edelim” gibi yanlış yönlendirmeleri sonucunda üretimde düşüş yaşayarak bugün insanlarımızı da hayvanlarımızı da doyurmakta dışa bağımlı hale geldik. Tarıma maalesef gerekli önem verilmedi, Türkiye’nin şartlarına uygun doğru bir Tarım Politikası oluşturulamadı
ve plansız üretim sonucu bugün bir facianın eşiğindeyiz.
BUGÜNKÜ DURUM NE?
Bugün; yem, gübre, akaryakıt, elektrik gibi temel girdilerdeki aşırı fiyat artışı ile çiftçimizin üretim yapabilmesi mümkün değil. Örneğin süt üreticisinin üretimi devam ettirebilmesi için 4.7 TL olan süt fiyatının 7.5 TL olması gerekiyor. Üretici çaresizlikten ineklerini kestirmeye başladı.
Peki şu anki çiğ süt fiyatına %60 zam yapılırsa bugünkü fiyatlarla bile ürün almakta zorlanan tüketici ne olacak ?
Bunun sonuncunda tüketim daha da fazla düşünce üretilen süt ne olacak?
Şuan üretici de tüketici de sanayici de çıkmazın içindedir. Asıl tehlike ise ham madde bulunamazsa insanları ve ineklerimizi nasıl besleyeceğiz? Bugün hayvan yemlerinin ham maddesinin %70’ini dışardan alıyoruz. En büyük miktarı ise şuanda savaş krizindeki iki ülke olan Rusya ve Ukrayna’dan temin ediliyor. Peki savaş nedeniyle, “Veremiyoruz” derler ise ne yapacağız?
NE YAPILMALI?
Kısa vadeli olarak; öncelikle üreticiyi kurtarmalıyız.
Sütte fiyat artışı yerine, ivedilikle üreticinin mağduriyetini ortadan kaldıracak boyutta süte 2 TL ve yeme 0,5 TL prim verilerek çiftçi yaşatılmalı, inekler kesimden kurtarılmalıdır. Savaş bitip kriz ortadan kalkıncaya kadar Devlet, bu kaynağı mutlaka yaratmalıdır. Seyirci kalınırsa bedelini çok daha ağır öderiz.
Savaşın uzama ihtimalini de düşünerek, Dünyanın diğer ülkelerinden hammadde bağlantıları yapılmalı açlık tehlikesine karşı önlem alınmalıdır.
Uzun vadeli olarak;
İthalat politikasından kesinlikle vaz geçilmeli ve yerli üretime önem verilmelidir. İşin mutfağında olan ve tarımdaki sorunların kooperatifleşme ile çözüleceğini Tire Süt Modeli ile somut olarak ortaya koyan birisi olarak bunu çok uzun yıllardır dile getirmeme rağmen maalesef anlatamadım. Umarım Pandemi ve ardından yaşanan Savaş sonucunda, ithalatın ne kadar tehlikeli olduğu ve yerli üretimin önemi anlaşılmıştır.
Göreve yeni başlayan T.C. Tarım ve Orman Bakanımız Prof. Dr. Vahit Kirişçi’nin tarımın kanayan yarasına yönelik önlemleri bir an önce devreye alarak bu yangını söndüreceğine inanıyor ve görevinde başarılar diliyorum.
VARLIK İÇİNDE YOKLUK YAŞIYORUZ
Anadolu’nun toprakları üretimi planladığımız takdirde tüm insanlarımızı ve canlıları doyuracak kadar zengin ve verimlidir. Türkiye olarak; akılcı bir Tarım Politikası ile çok kısa zamanda dışarıya muhtaç kalmadan kendi kendine yetebilen bir ülke olabiliriz. Bu denli güçlü yanlarımız varken, ülkemizde yaşanan bu sorunlar ve kayıplar bir kader değildir. Çözümü kısa zamanda mümkündür.
Güçlü, sorunsuz ve daha yaşanır bir Türkiye için yol haritamız Kooperatifleşme olmalıdır. Böylelikle planlı üretimle istikrar sağlanır, üretim artar, üretim maliyetleri düşer, göç durur, açlık tehlikesi yaşanmaz ve bütün sorunlar ortadan kalkar. Bu sistemi oluşturmak Destekleme Politikaları ile mümkündür. Aksi takdirde yarın çok geç olacaktır.
İnsanlık ayıbı olan savaşların son bulduğu, kimsenin aç kalmadığı, barış içinde daha yaşanır bir Dünyayı ancak Kooperatifleşme ile yaratabiliriz. Bu Dünya bütün canlılara yeter. Yeter ki paylaşmasını bilelim.