Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür

Artun Sucuoğlu yazdı...

Devletimizin kurucusu büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete uğurlayalı 84 yıl oldu. Her 10 Kasım’da yapmaya çalıştığımız onu anlama ve anlatma çabalarımızı keşke yılın tamamına yayabilseydik.

Atatürk’ü anlamak daha özgür  ve daha  ahlaklı  yaşamanın anahtarıdır. Bakınız, yukarıdaki bu ifadeler seksen yıl öncesinin bizlere vasiyeti gibidir:

“Özgürlük benim karakterimdir” diyen Mustafa Kemal Atatürk milletimize özgürlüğün anahtarını da vermiş.

“Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz. Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır.”

Çağdaş ülkeleri yakalamak ve milletimizin hak ettiği refah seviyesine ulaşmasını sağlamak için gerekli olan en önemli şartlardan birinin barış olduğunu ne güzel anlatmış…

“Dünyada ve dünya milletleri arasında sükun, huzur ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur. Türkiye’nin güvenini amaç edinen, hiçbir başka ulusun aleyhinde olmayan bir barış yolu, her zaman bizim ilkemiz olacaktır.”

Sel gider, kum kalır diye bir söz vardır. Kendi ülkelerinden binlerce kilometre uzaklarda bu coğrafyanın sahip olduğu zenginlikleri sömürmek için, gelip burada yaşayan milletleri birbirlerine düşüren, kanlı savaşlara neden olup ocaklar söndüren o kan içici sömürgeciler bir gün nasılsa buralardan gideceklerdir. O zaman geldiğinde komşuların arasına kin ve kanın girmemesi gerekir.

Komşu komşunun zenginliğine göz dikmez.

Atatürk birlik ve beraberliğin önemine de vurgu yaparak bu coğrafyada milletimizin bekası için tek yürek olup tek ülküye odaklanmanın önemine dikkat çekmiştir.

“Birlik ve beraberlik; ölümden başka her şeyi yener. Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez. Bugün vatanımızda bir milli kudret varsa, o cereyan, felaketlerden ders alan ulusun kalp ve dimağından doğmuştur. Milli sınırlar içinde bulunan yurt parçaları bir bütündür; birbirinden ayrılamaz.”

Son zamanlarda bazı kesimler tarafından ortaya konan söylem ve eylemler ne yazık ki bundan yüz yıl önce yaşanan felaketlerden alınan derslerin kalp ve belleklerimizde yeterince yer etmediğini gösteriyor. Halbuki bugün yaşadığımız özgürlükler için ne büyük bedeller ödenmişti…

Mustafa Kemal Atatürk’ün yıllar öncesinden, adeta bir ders ve bir vasiyet niteliğindeki öğretilerini paylaşmaya devam edelim:

“Cumhuriyet, demokratik idarenin tam ve mükemmel bir ifadesidir. Bu rejim, halkın gelişimini ve yükselişini sağlayan, onlardan esirlik, soysuzluk, dalkavukluk hislerini uzaklaştıran bir yoldur.”

İnsan onuruna uygun, yurttaşları kulluktan birey olmaya terfi ettiren cumhuriyeti bile tartışıp saltanat günlerine özlem duyanlar neden kendilerinin ve de kendilerinden sonra gelecek olan nesillerin kaderini yine kendileri belirlemek istemezler ki?..

Bu hakkı ne diye başkalarına devretmek isterler?..

Devletimizin kurucusu ulu önderimizden hazineler değerinde bir vasiyet daha:

“Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, bağımsız, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin bel kemiğidir. Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla olur.”

Bugün geldiğimiz noktada ekonomik bağımsızlıktan söz edebilir miyiz?

Gırtlağımıza kadar borç içindeyken tam bağımsızlık lafları havada kalmıyor mu?..

Galiba eteklerdeki taşları dökmenin vakti geldi de geçiyor. Bu 10 Kasım umarım böylesi hayırlı bir sonuca vesile olur. Kısır kavgalar ve karalamaları bir tarafa bırakıp Atatürk’ü anlamaya çalışmak bile sorunlarımızın büyük bir bölümünü çözecektir.

Ölümünün 84. yılında kendisini sevgiyle, saygıyla,  şükranla ve rahmetle anıyorum.