BİZİ BATIRAN DÜŞÜNCE!

Yaşar Eyice yazdı...

Olayı ilk kez ve ısrarla Ali Kıray’ın bildirimlerinden öğrenmiş ve yazmıştım.
İzmirsporlu Ali Kıray için yeterli olmamış ki, resmi açıklamalara ‘Yalan!’ der gibi fotoğraflı haberler göndermişti.
Dediği çıktı:
Son dönemlerde muhalifin de gündeminde olan, metrodaki yürüyen merdiven ve asansör arızalarının bir noktada suçlusu bulundu!
Öğrendiğime göre;
Metro Genel Müdür Yardımcısı Ufuk Karagüney görevden alındı.
Peki koltuk boş mu kalacak?
Anında yerine Makine Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyesi Evrim Aksoy atandı.
Tanıdığım çok!
Bizim ailede de makine mühendislerinin sayısı az değil.
İyi anlaşırlar, ama bazıları hep öndedir.
Aksoy’un görevi de belirlenmiş;
Teknik İşlerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olacak.
Daha doğrusu oldu.
Bu arada şunu söyleyeyim:
Çok ama çok önemli uluslararası bir kuruluşun bir fabrikasında sanıyorum 100 tane mühendis çalışıyor.
Yetkilisi ile söyleşimizde ne demişti?
‘İnanın ustalarımız o kadar iyi ki, bazı mühendislerimizden kesinlikle geri kalmışlar…’
Ben burada olayı yumuşatıyorum…
Anlayan ne demek istediğimi anlamıştır…
Ama şunu da söyleyeyim, atamanın liyakata uygun olduğu belirtiliyor, konuşuluyor.
Hata yapmayacaksın kardeşim, bir saniyede gelir, bir saniyede gidersin…
Gerçekte durum böyle!
Söylenen şu:
Metroda yürüyen merdiven temizliği!
Bana göre çok ağır bir ifade, ama şarttı!

*- YÜZDE KAÇI?

Haber ya da bilgi nasıldı?
İzmir metrosunda bulunan 130 merdivenin 40’ı çalışmıyordu.
Ali Kıray’dan ve Nadide hanımdan öğrendiğime göre, çalışmayan merdivenlerden 15’i 3 katlı Üçyol metro istasyonunda bulunuyordu.
Ve kulaktan dolma bilgilere göre, fısıltı gazetesi, yürüyen merdiven ve asansörlerin yedek parçalarının Türkiye’de olmadığı ve izin alınarak ithal edileceği idi…
Yahu, Bornova’da İzmir belki de Türkiye’nin ilk torna- tesfiye ve makine yapımcısı yani bu işlerin uzmanı 90 yaşını aşmış Mehmet Gülperçin var, onun makine üretici makine mühendisi oğlu Fırat Gülperçin var, damadı yine Makine Mühendisi Mert Bey var…
Daha ne kadar kişi sayayım…
Sorun bunlara işi hemen çözün…

*- GECEYARISI BİLE…

Haber Ekspres Gazetesi’nin Bornova Doğanlar’daki baskı makinasının montajından yapımına kadar tüm evresinde başında idim.
Patron Aydın Bilgin’i zamanın Star grubu aldatmış.
‘Sağlam!’ dedikleri makinanın bazı parçaları işlemez halde idi.
Yahya Sülün Usta ve ekibi ile birlikte Karabağlar’da bir tornacı ustası bulduk.
Bu arada çok eski makinistlerden Şirinyer’de yaşayan Yılmaz Düzbastılar ustamıza sağlıklı uzun ömür diliyorum.
Gece yarısı bile bize yardım ediyor, işyerini açıyor, istediğimiz parçaların alasını yapıyor, sorunu gideriyordu.
Yani İzmir’de bu sorunları çözecek çok sayıda değerli ustalar bulunuyor.
Yeter ki ‘Yapacağız!’ deyip kolları sıvamak lazım.
Dikkatinizi çekti mi?
‘Gece bile!’ dedim.
Acaba tüm kurumlarımızda, belediyelerimizde böyle mesai düşünmeyenlerimiz var mı?
Bir gün önemli bir sorun için İzmir Büyükşehir’in yetkili genel sekreter yardımcısını aramıştım, günlerden cumartesi idi, ne dedi?
‘Tatil olduğunun farkında değil misin?’
İşte bizi batıran düşünce bu!

*- PARA LAZIM

Yazılan ve belirtilenlere göre, metrodaki sorunlar bunlarla da bitmiyordu.
İş güvenliği riskleri de oldukça fazla.
Stadyum metro viyadüklerinde bulunan korkuluklar yere düşmüştü.
Trenlerin üzerinde hareket ettiği ray ve makaslar yıllardır yenilenmiyor.
Bu da seferlerde aksamalara neden oluyor.
Bazı istasyonlarda tavan kaplamaları dökülüyor, duvarlar Marmaray’da yaşadığımız gibi su alıyor.
Tabi onarım için para lazım.
Kaç zamandır yeni vagon yani tren alımları olmadı. Bu da önemli bir eksiklik. Yeni hatlar ilave ediliyor ama ya ulaşımı sağlayacak yeni trenler nerede?
Son olarak Çinliler vardı, vagonları teslim ettiler, sonra başkonsolosluklarını bile kapatarak İzmir’i terk ettiler.
‘Kısa süre’ dedikleri zaman uzun zaman oldu…
Onlar şimdi Yunanlılarla, hatta Suriyelilerle bir şeyler yapmaya çalışıyorlar, tabii ki hepsi bizim aleyhimize…

*- TARLALARIN BELALISI; AYRIK OTU!

Siz ‘ayrık otu’ nu bilir misiniz?
Bahçelerin, tarlaların belalısını!
Birkaç kez konular içinde yazmıştım.
Şimdi aklıma geldi, yine sizinle tanıştırayım;
Köylüler, ayrık otunu yedi yıl kurutup, ‘artık ölmüştür, ondan ürünlerimizi ve tarlalarımız kurtaracağız’ diyerek, köşede bir yere atmışlar.
Ve şöyle demiş:
‘Az daha susuzluktan ölüyordum!’
Su denilince aklıma geldi, uzmanlar sıcakların devam edeceğin mutlaka ve mutlaka farkında olmasak bile normalin dışında vücudumuzun su ihtiyacının karşılanması gerektiğini ısrarla belirtiyorlar.
İSKİ ve İZSU’nun barajlar konusundaki açıklamaları da var.
En basitinden arabalarımızı bir süre yıkamayalım, deniliyor.
Çok yıllar önce yaşanan susuzluğu biliyorum.
Öyle ki, tuvaletlerde kullanılan suyun bile yarıdan aza indirilmesi için uzmanların görüş ve açıklamaları vardı.
Bilmem sıkıntıyı anlatabiliyor muyum?
Şimdi ‘Ayrık otu’ hikâyesine devam edelim:

*- NE DİYORUZ?

Ayrık otu, ‘Şuradan bir götlük yer de bana verin!’ demiş…
‘Şu kenara otur!’ diye yer vermişler!
Öyle bir yayılmış ki diğer otlar yani sebzeler sıkışmaya ve boğulmaya başlamış.
Yerlerinden olmuşlar!
Feryat figan hepsinden ve tabi tarla sahibinden de…
Bunlara, ‘Daralan çıksın!’ diye yüzsüzce yanıt vermiş ayrık otu…
Ne diyoruz, hani bazı sığınmacılar var ya, bunları ‘ayrık otu’ na benzetenler var, ben de bunlara katılıyorum…

*- DİM DİK AYAKTA!

Karşıyaka’nın eski okullarından Aydoğdu’dan emekli öğretmen Nurten Yelken göndermiş;
İzmir gibiyim artık!
Gülmeyi Alsancak’ta bıraktım,
Coşkuyu Bornova’da,
Aşkı Karşıyaka’da…
Asansör kadar yorgun,
Agora kadar yıkık,
Eşrefpaşa kadar belalı…
Konak kadar vedalara alışık,
Kemeraltı kadar kalabalık,
Yalı kadar cefakar,
İzmir gibiyim yani!...
Uzaktan ışıl ışıl ama,
Aslında yorgun!
Ve her şeye rağmen:
Saat kulesi gibi,
Dimdik ayakta!...
Nurten Yelken öğretmenimiz gibi kısaca ‘Dimdik!’ diyebiliriz, her İzmirli için…
Sıkıntı büyük ama olsun var olsun…
İzmirli mutlaka çözer…
Artık Eşrefpaşa’nın belası kalmadı, yerini binin üzerinde  çocuğumuzun İzmirspor okullarında eğitim alarak Atatürk evlatlarına layık olmaya çalışıyorlar, değerli eğitmenlerin eşliğinde.

*-  LENİN ZAMANINA KADAR!

Yerel seçimlerden bu yana 3 ayı geçtik.
Geçenlerde bazı başkanlar  ‘İlk 100 günüm!’ diyerek yaptıklarını anlatmaya çalıştılar.
Hepsi böyle mi?
Genellemeyi Mülkiyeli meslektaşım Doğan Karabulut’dan öğrenelim.
Sevgili Doğan Karabulut şöyle diyor;
‘Son dönemde başkan koltuklarına oturtulan arkadaşların ideolojik bilgilerinin yetip yetmeyeceğini bilmediğim için konuyu taa Lenin ve Kautsky zamanlarına kadar uzatacak değilim; ama yurdun çeşitli yerlerinde ve özellikle İzmir’de belediye işçilerine karşı sergilenen tutum; genelde sosyal demokrasiye ve özelde sosyal demokrat partilere yöneltilen o ağır suçlamayı, ‘sosyal demokrasi, solun önündeki en büyük engeldir’ söylemini doğrular nitelikte.
Sorusu şu;
Kardeşim siz neden işçi çıkarıyorsunuz?
Neden?!

*- İŞÇİ ÇIKARMAK NE DEMEK?

Doğan Karabulut şöyle devam ediyor:
‘İşçi çıkarmak!’ ne demek?; erk elinizde değil mi, yeni iş alanları açın, yeni potansiyeller bulun, yönettiğiniz yerlerdeki insanları çaresizliğe iteceğinize, onlara iş bulun!’
Burada ‘Cesur Kalem Doğan Karabulut’la da sosyal demokrat geçinenlerle de anlaşamıyorum.
Halkın parası çar çur edilemez, partili ya da meclis üyelerinin yakınlarının belediyelere işçi yani personel alınarak ‘işe yaramazlar’ haline getirilmesini kabullenemiyorum.
Ama burada ilginç bir durum ve saptama var…
Sözde yasaları kullanarak önceki başkanların işe aldıklarını çıkararak hukuktan yana olduklarını göstermeye çalışan başkanlar kapının arka kapısından birçok kişiye iş vermişler.
Tabii bunların paraları, yani maaşları ve yan ödemeleri de bizden sizden.
 İki ucu b…’lu değnek gibi…
Yukarısı bıyık, aşağısı sakal…
Sonucu yine Doğan Karabulut’tan duyalım:
‘Her sorun çözülür;
Yeter ki çözmeye niyetli cesur insanlar olsun…’
İlave edeyim:

*- OKUMAYI, ARAŞTIRMAYI BIRAKINCA

Başkanlar ve yöneticiler koltuğun verdiği rehavetle yasalardan uzaklaşıyorlar, yani incelemeyi ve okumaya, takip etmeyi bırakıyorlar.
Bundan yararlanan yardımcıları ve belediye görevlileri, ‘Aman başkan!’ diyerek, vatandaşın lehine doğru karar almasını hep önlerler.
Bu konuda çok örnek veririm..
Söyledikleri ve belirttikleri birçok madde yürürlükten kalkmıştır, bilmesine bilirler bu yönetici tayfaları, halkın değişiyle hem de ‘domuz gibi!’
Ama bu işlerine gelmez..
Halkı sevmezler nedense, kazanmasını istemezler…
Bunlar değişince her şey daha güzel ve doğru olacaktır.
Zaman gerektiriyor ama asıl olan sorunları görüp çözecek başkanlar lazım bizlere.