CHP'den teknolojik bağımlılık açıklaması
CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Bilişim Teknolojileri Bağımlılığını Araştırma Komisyonu raporunun değerlendirildiği TBMM Genel Kurulu oturumunda konuştu.
Raporun, aynı zamanda üyesi olduğu Komisyon tarafından 21 Mayıs 2020'de Meclis Başkanlığı’na sunulduğunu ve 7 aylık bir gecikme ile genel kurulda görüşülmesini eleştirerek sözlerine başlayan Sındır, “rapor yedi ay önce Meclis Başkanlığa’na sunuldu ve maalesef ancak bugün görüşülüyor. Aradan o kadar uzun zaman geçti ki raporun uygulanabilirliği dahi neredeyse kalmayacak. Raporun en sonunda 43 uygulama önerisi olan bir ‘uygulama takvimi’ var ve bu önerilerin 19'unun 2020 yılı içerisinde yapılmış olması gerekiyordu. Dolayısıyla öngörülen zaman sürecinde uygulanma olasılığı kalmamış durumda ve bu gecikmeden dolayı uygulama takviminin üzerine artı bir yıl koymak gerekir. Komisyon çalışmalarında konunun öneminin bilinciyle ve siyaset üstü bir anlayışla CHP Grubu olarak elimizden gelen tüm katkıyı sağladık. Muhalefet şerhimizde, esasen bir ek görüş biçiminde, gördüğümüz eksikleri de rapora ekledik” dedi.
“RAPOR 2020 YILINDA GÜNDEME GELMELİYDİ”
Bütçede yeri olmayan bir uygulamanın başarı şansı olmayacağının altını çizerek sözlerine devam eden Sındır, “Bilişim teknolojileri bağımlılığının etkilerinin incelenerek olası zararlarının bertaraf edilmesi ve bu teknolojilerin kontrollü kullanımının sağlanması için yapılması gerekenlerin saptanması amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’muz çalışmalarını tamamladı. Dünyada ve Türkiye'deki durum, bağımlılığın sebepleri, belirsizlikler, tedavisi ve çocuklar üzerindeki etkileri, bağımlılığın çalışma ve okul hayatına etkileri gibi 7 başlık altında ifade edildi. Sonuç ve Öneriler de 9 başlık altında toplanmış durumda. Fakat çok büyük bir eksikliği Meclis kürsüsünden dile getiriyorum. Bütçesi olmayan bir önerinin ve uygulamanın, yani gecikme nedeniyle de 2021 yılı bütçesinde yeri olmayan bir uygulamanın başarı şansı da olmaz. Dolayısıyla bu rapor 2020 yılında gündeme gelmiş ve geçmiş olsaydı, 2021 yılı bütçesinde bakanlıklar, ilgili yürütme organları bütçelerini bu çerçevede düzenleyebilirlerdi” dedi.
"GÜNÜMÜZ TOPLUMLARININ EN TEMEL SORUNLARINDAN BİRİSİ; BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİNE BAĞIMLILIK”
Bilişim Teknolojilerine Bağımlılık konusuna da değinen Sındır; “Bağımlılık veya aşırı kullanımın nedenlerine baktığımızda uzmanlara göre; bireysel, sosyal-toplumsal ve teknolojik faktörler olduğunu biliyoruz. Bunlar arasında; teknolojinin yapısı, ortamı, olanakları, sundukları ve içeriğinin ve ayrıca çocuklarımızın problemlerinden kaçış, başka problemlerin ve bozuklukların eşlik etmesi veya zemin hazırlaması, ailenin sorumlulukları olduğu söylenebilir. Bağımlılık sahibi bireylerde; aile ilişkilerinin bozulması, uyku ve yeme problemleri, akademik performansın düşmesi, arkadaş ilişkilerinin bozulması, fiziksel ve ruhsal sorunlar, boşa geçirilen zaman, sosyal/gerçek yaşamdan kopma ve hatta ölüme kadar varan sorun ve bozukluklar maalesef görülebilmekte. İşte bu nedenle günümüz toplumlarının en temel sorunlarından birisi de Bilişim Teknolojilerine Bağımlılıktır. Teknolojiye bağımlılığın sadece çocuk ve gençler düzeyinde değil her yaştan tüm bireyler üzerinde bir sorun halinde kendini gösterdiğini de unutmamalıyız. Türkiye'de örneğin, her yaştan mobil kullanıcılar günde ortalama 78 kez; telefonuna bakıyor. Bunu bizler de yapıyoruz. Türk insanı on üç dakikada bir cep telefonu ekranına bakmaktan kendini alamıyormuş. Sabahları yüzünü bile yıkamadan telefonuna bakanların oranı yüzde 28'e yükselmiş. Uyandıktan sonraki ilk on beş dakika içerisinde bakma oranı ise Türkiye'de yüzde 79. Böyle bir bağımlılığımız var, hastalık düzeyinde maalesef.” dedi
“TEKNOLOJİK BAĞIMLILIK TÜM BİREYLER ÜZERİNDE BİR SORUN”
Bilişim teknolojilerinin önemine ve doğru kullanımına vurgu yaparak sözlerine devam eden Milletvekili Sındır, “Dilimizde veri, enformasyon ve bilgi kavramları genellikle birbiriyle çok karıştırılıyor. ‘Veri’ amacı olmayan birtakım sembollerdir. Oysa ‘enformasyon’ anlam kazandırılmış ve bir amacı olan veri topluluğudur. Bilgi ise bireyin ancak bu enformasyona erişebildiği takdirde ve beyninde oluşan bir olgudur. Bilgi sahibi olabilmemiz için enformasyonlara değişik kanallar ile örneğin; gazete, dergi, radyo, televizyon gibi ve yeni teknolojik ürünlerde; cep telefonu, bilgisayar, faks ve benzeri cihazlar ile erişebilmemiz gerekir. Bilgi ancak enformasyon bize ulaştığında ve bizim önceki bilgilerimiz içerisinde analiz edilip değer kazandığında ve yeni bilgiler üretildiğinde önem taşıyor. ‘Enformasyon teknolojileri’ diğer bir ifadeyle ‘bilişim teknolojileri’ o nedenle önemli ve hayatımızın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu teknolojilerin kullanımının yaygınlaşması da mutlaka yapılmalıdır ama bunun doğru bir şekilde ve zarar değil yarar getirecek bir düzeyde ve bağımlılık yaratmayacak dozda olması gerekir. İnsan, bir sosyal varlık olabilmesi için, tabii ki bu teknolojileri de kullanmalı ancak doğru ve sağlıklı bir şekilde olması gerekir. Bilişim bağımlılığından kendimizi sakınırken aynı zamanda enformasyona, yeteri kadar doğru enformasyona en ucuz, en güvenilir, zamanında ve en hızlı şekilde ulaşabilmek te gerekiyor.” dedi.
“BİZ KARANLIKTA AYI DEĞİL, AYDINLIKTA GÜNEŞİ GÖRMEK İSTİYORUZ”
Sağlıklı bir iletişim için altyapının da güçlü olması gerektiğini ifade ederek sözlerini sonlandıran Sındır, “bırakın bağımlılığı, mesela, ülkemizde hala 3 milyon 650 bin çocuğumuz uzaktan eğitime erişemiyor, 1 milyon 200 bin çocuğumuzun internet erişimi yok, 227 bin evladımızın televizyonu dahi yok. Milli Eğitim Bakanlığı’nın resmi açıklamasına göre de örgün eğitimdeki 15 milyon 189 bin 878 öğrenciden 2 milyon 834 bin 632’si EBA TV’ye hiç erişememiş. Gerçekte bu rakamların çok daha fazla olduğunu biliyoruz. Diğer yandan internet bant genişliğinde Hong Kong’da 10 milyon 767 bin 262 kbps, Türkiye'de ise 94 bin 995 kbps. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Türkiye'nin en kalabalık şehirlerinden olan İzmir'de fiber altyapı uzunluğu kişi başına 4 metre, Stockholm'de fiber altyapı uzunluğu kişi başına 770 metre. Bu durum İstanbul'da 3,1, Ankara'da 4,3 metre. Türkiye bu anlamda dünyaya ve Avrupa'ya göre oldukça geride. Türkiye'nin ürettiği ve gururla ifade edilen, SİHA'ların, İHA'ların, kameralarını bile Kanada'dan ithal etmek zorunda kalıyorken, doğru dürüst yonga ve cip üretemezken, biz uzaya gitmeyi konuşuyoruz. ‘Gökyüzüne bak ayı gör’ diyor, hükümet ve yetkililer. Ben de diyorum ki, biz aya bakmayı bir kenara bıraktık üniversitelerimizde öğrencilerimizi ‘Aşağı bakmaya’ zorlayanlar şimdi kalkmış ‘Gökyüzüne bak ayı gör’ diyor. Biz karanlıkta ayı değil, aydınlıkta güneşi görmek istiyoruz” dedi.