Devlet adabına yakışmadı.
Artun Sucuoğlu yazdı...
Hafta içi yaşanmaması gereken olaylar yaşandı. Önce İç İşleri Bakanımız bir partinin genel başkanı için çok ağır ifadeler kullanarak hakaretler etti. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da bu hakaretlere aynı sertlikte ve hatta işi meydan okumalara kadar getirerek cevap verdi.
Biz de millet olarak bu olanları üzüntü ve de utanç içinde izledik. Siyaset dünyasında bir kısım sessiz kalırken bazı kesimler de yakınlık duydukları taraftan yana tavır koydular.
Sayın Bahçeli bir anlamda dava arkadaşlığı yaptığı, sonra da ayrı düştükleri Ümit Özdağ’a ağır hakaretler ederken her zamanki gibi Süleyman Soylu’ya övgüler düzdü. Haydi Özdağ’a getirdiği eleştirileri anladım da, Sayın Bakan için o övgülere gerek var mıydı? Yani Soylu'nun sözleri ve de davranışları tasvip edilecek sözler miydi?
Bu işin ölçüsü nedir ki?
Sayın Bahçeli Suriyeli kaçkınların ülkemizde yerleşmelerine sıcak bakmıyor. Bunu da açık açık ifade etti. Sayın Bahçeli’nin bu konudaki beyanatını aynen aktarmak istiyorum:
“Biz ilkesel olarak ülkemizde geçici statüde bulunan yabancı ülke vatandaşlarının, güvenli ve huzurlu şekilde tekrar kendi ülkelerine gönderilmesinden yanayız. Ancak öncelikle göçe kaynaklık teşkil eden sıcak ortamın soğuması, sertliklerin yumuşaması, gergin atmosferin zayıflaması lazımdır. Bu vasat ortaya çıkmadan, bize sığınanları nasıl ateşe atarız? Nasıl ölüme terk ederiz? Şu da var ki bayram münasebetiyle kendi ülkelerine gidebilenlerin, bu gidişlerinde sorun yaşamayanların geri dönüşlerine de lüzum yoktur.
Ülke olarak demografik istikbalimizi düşünmek zorundayız. Nüfus istiklalimizi korumak mecburiyetindeyiz. Önümüzdeki 50 yıl, 100 yıl için demografik bir projeksiyon hazırlanmalıdır. Gelecekte nüfusun bileşenleri nasıl olacak? Anadolu coğrafyasındaki demografik dağılımın içeriği nasıl şekillenecek? Suriyeliler bize emanettir. Buna diyeceğim bir şey yoktur. Ama ilanihaye burada kalmaları mümkün değildir."
Devlet Bey konuşmasının başında Suriye’de güvenli bir ortam oluşmasının gerekliliğinden söz ederek bu sağlanmadan gelen göçmenlerin geri gönderilemeyeceğini ifade ediyor ama bayram ziyaretine gidebilenlerin olmasını da orada huzurun ve güvenin varlığına bağlıyor. Demografik istikbalden söz ederek pek çoğumuzun paylaştığı ortak bir endişeyi de açıkça dile getiriyor. Kendisinin bu konudaki endişeleri doğrudan bir beka meselesidir. Kaldıkı Esat rejimi ülkede genel af çıkardı.
Sayın Bahçeli’nin bu tespit ve uyarıları karşısında sessiz kalan Sayın İç İşleri Bakanımız benzer tespit ve eleştiriler bir başkasından gelince her türlü hakareti yapıp ölçüsüz diyebileceğimiz bir tepki ortaya koyuyor. Bu tepkiyi ve de bu nefret dilini normal karşılamak mümkün değil. Ben burada bu işin Suriyelilerle ilgili olduğunu düşünmüyorum. Galiba arada çok daha büyük bir husumet vardı ve de Suriyeli konusu fitili ateşleyen bir zahiri sebep oldu.
Her iki taraftan ve sonrasında da başta Sayın Bahçeli olmak üzere taraf olanlardan yapılan açıklamalar olayın çirkinliğini daha da arttırdı. En azından devlet adabına yakışmadı diye düşünüyorum.
Sayın Ümit Özdağ, size çok ağır bir hakarette bulunulduğunu kabul ediyoruz da, buna cevabınız aynı üslupla karşılık vermek yerine yargıya giderek hak aramak olmalıydı. Böylesi size de devlet geleneğimize de daha çok yakışırdı.
Herkese iyi hafta sonları...