Erkeklerin canını o enzim yakıyor

AC2 enzimi virüsün hücrelere girişini kolaylaştırıyor. Enzim, erkeklerde de kadınlarda da var ama erkeklerdeki miktar kadınlardan çok daha fazla. Erkeklerin başını belaya sokan da muhtemelen bu fazlalık.

Erkeklerin AC2 yükü daha fazla

AC2 enzimi virüsün hücrelere girişini kolaylaştırıyor. Enzim, erkeklerde de kadınlarda da var ama erkeklerdeki miktar kadınlardan çok daha fazla. Erkeklerin başını belaya sokan da muhtemelen bu fazlalık.

Bu önemli bilgiye Groningen Üniversitesi’nde (Hollanda) yapılan bir araştırmada ulaşıldı. Araştırmanın sonuçları da European Heart Journal isimli önemli bir bilimsel tıp dergisinde yayımlandı. Araştırmayı yapan ekip bir konuyu daha netleştirdi: AC2’yi baskılayan ilaçlar suçsuz.

Bilindiği gibi salgının başlangıcında bazı uzmanlar, AC2 enzimini baskılayan hipertansiyon ilaçlarının virüse yakalanma ihtimalini artırabileceğini düşünerek bu grup ilaçları kullananları ilaçlarını bırakmaları yönünde uyarmışlardı. Biz baştan beri bu düşünceye karşı çıktık. Söz konusu araştırmanın sonuçları da bizi doğruluyor. AC2’yi baskılayan tansiyon ilaçları, COVID-19’a yakalanma riskini arttırmıyor.

Netice olarak hiçbir hipertansiyon hastası ilaçlarını kendilerini izleyen hekimlere sormadan bırakmamalı.

Bu salgından hepimiz etkilendik. En çok da orta ve ileri yaşlı erkeklerin etkilendiği kesin. Erkekler kadınlara oranla daha çok zarar gördüler. Erkekler sadece daha sık yakalanmakla kalmadılar, hastalık onlarda çok daha ağır seyretti. Neticede de kaybedilen orta ve ileri yaşta erkeklerin sayısı kadınlardan fazla oldu.

Virüsün erkeklerde akciğerlere daha erken ve hızlı ulaşıp ağır bir zatürreye yol açtığı, kalp, böbrek ve diğer organlarda yaşamsal sorunlara daha sık sebep olduğu salgının başından beri biliniyordu. Erkeklerin şanssızlığı genetik farklılıklarına ve zayıf bağışıklık güçlerine bağlanmıştı.

Hollandalı bilim insanları, bu salgında erkeklerin başını daha sık ve çok belaya sokan başka bir nedeni daha, net ve açık olarak gösterdiler: Erkeklerin ‘AC2 enzim yükü’ daha fazla.

O SIRALAMA DEĞİŞMELİ

Elimizdeki veriler net ve açık olarak pandemi yangınını ülkemizin her yerinde kontrol aldığımızı gösteriyor. Başarılıyız. Ve inşallah aynı başarıyı, yangını tamamen söndürene kadar da devam ettirme kararlılığındayız.

Pandemi sürecinin hikâyeleri belli ki pek çok köşe yazısına, hatta kitaba konu olacak. O yazılar ve kitaplar yazılırken ‘hakkı, haklı olana teslim etmek’ zorundayız.

Bana göre salgınla mücadelemizdeki başarının bir numaralı mimarı, birinci sıradaki kahramanı tartışmasız sağlık ordumuz, o orduyu yöneten Sağlık Bakanımız ile Sağlık Bakanlığı’nı bilgilendiren Bilim Kurulumuzdur. Muhteşem bir performans gösterdiler, göstermeye de devam ediyorlar. Birincilik kesin haklarıdır.

İkinci sırada ise halkımızı ucuz ve ulaşılabilir, hızlı ve kaliteli bir sağlık yapılanmasına kavuşturan, son yılların akılcı sağlık yaklaşımı ve sosyal devlet anlayışı var.

Sağlık donanımızın kapasitesi ve kalitesindeki yüksekliğe gelince: Tabii ki onun da güçlü bir payı vardır ama sıralamadaki yeri birinci değil, üçüncü sıra olmalıdır.

İlk sıralamayı yapan sevgili Ahmet Hakan’ın da bana hak vereceğini ve yaptığı sıralamayı değiştirmeyi düşüneceğini umuyorum.

ANTİKORUMU BAĞIŞLAYINCA BENDEKİ AZALIR MI?

Antikor, daha doğrusu plazma bağışı hastalığı yenenlerin çoğunun aklına gelen bir sosyal, toplumsal görev. Ama önemli bir kısmının aklında haklı olarak başlıktaki soru var: Acaba plazma bağışlayınca bendeki antikor miktarı azalır, bağışıklık gücüm düşer mi?

Bilelim ki böyle bir ihtimal yok. Bilelim ki biz plazmamızı bağışladığımızda, hastalığa karşı antikor üretmeyi belleğine yerleştiren B Lenfositlerimiz yeniden ve anında antikor imal ediyorlar. Ancak bu antikor imal etme süresinin yani hücresel bellek gücünün ne kadar süreceğini henüz bilmiyoruz. Ortalama 6-12 ay civarında devam edebileceğini düşünüyoruz.

BAĞIŞIKLIK NE ZAMAN BAŞLIYOR?

Mevcut veriler, vücudun koronavirüse yönelik savunma maddelerini yani antikorları üretebilmesi için en az 10 güne ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Daha güvenli ve yeterli bir antikor düzeyine ulaşmak için ise genelde 3 haftalık bir zaman dilimi gerekiyor.

Ayrıca her hastanın antikor üretme yeteneği ve ürütebildiği antikor miktarları da eşit değil. Az üreden de var çok üreten de. Prensip olarak hastalığı ağır geçirenlerde bağışıklık sistemi virüse daha güçlü ve sert tepkiler verdiğinden, antikor üretimi daha fazla oluyor.

C VİTAMİNİ NEDEN DOSTUMUZ?

* Hem doğal, hem de edinsel bağışıklığımıza güç ve kuvvet veriyor.

* Virüsle savaşan bağışıklık hücrelerimizin (beyaz kan hücreleri) önemli miktarda C vitamini depoladıkları biliniyor.

* C vitamini bu hücrelerin hareket kabiliyetlerini ve savaşma yeteneklerini destekliyor.

* Savaşçı hücrelerde C vitamini artışı, onların mikroplarla baş etme kapasitelerini maksimuma çıkarıyor.

* C vitamini bedenimizdeki biyokimyasal süreçlerde elektron değişimlerini dengeleyerek de bağışıklığımıza güç ve destek veriyor.