Hangi Kuruma İnanalım....

Artun Sucuoğlu yazdı...

Gelir idaresi ve Maliye bakanımız pembe tablolar çizip ekonomi ile ilgili olumlu beklentiler içinde olduğunu ifade ediyor. Geçen hafta pazartların durundan bahsettim ve bu hafta pazara gittiğimde; pazarda pırasanın kırk liradan satıldığını gördüm , zaten daha ucuza da bir şey bulmanın imkanı olmadığını ve en ucuz pırasanın olduğunu gördüm.   Bana göre ülkemizin ekonomisi iyi değil ve iyiye doğru gittiğine de inanmıyorum. Ortada bir sorun var ve ekonomiden sorumlu olan yöneticilerimiz bu sorunun varlığını kabul etmiyorlar. Halbuki bir sorunun giderilmesi için önce o sorunun varlığını kabullenmek gerekir.
  Aynı ülkede yaşıyoruz. Hafta içinde merakla beklenen Kasım ayı enflasyonu açıklandı. Bu ülkenin üç farklı otoritesi enflasyon oranlarını çok farklı olarak açıklıyorlar, bundan daha saçma bir şey olabilir mi? ENAG TÜİK’in iki katı enflasyon rakamı açıklıyor. İTO ikisinin arasını bulmaya çalışır gibi… Bu durumda bizler halk olarak enflasyonla ilgili yapılan açıklamalara inanabilir miyiz? Bu üç kurumdan en az ikisi yalan söylüyor. Hatta belki de üçü birden yalancı.
Bize matematiğin müspet bir ilim olduğu öğretildi. Yani iki kere iki her zaman dört eder. Bunların rakamları niye farklı çıkıyorsa
  *** Bir ülkenin ekonomisi ile bir ailenin ekonomisi arasında benzerlikler vardır. İlla ki gelir ve gider dengesinin kurulması gerekir. Aile reisi kazancından fazlasını harcarsa borçlanır ve batar. Ülkeler de ürettiğinden fazlasını tüketir ve üretmeden refah içinde yaşamaya heves ederse batar. Bunu bilmek için ekonomist olmaya gerek yok ki
  Son zamanlarda ülke insanı olarak terlemeden kazanmaya, üretmeden harcamaya alıştırıldık. Lüks ve şatafat içinde yaşamayı itibar vesilesi saydık. Sonuç olarak halkın büyük bölümü borç batağında çırpınırken başta devletimizin maliyesi olmak üzere bazı kurumlar dahi borçlarını çeviremez hale geldiler. Örnek olarak,ben kendim yaşadım. Selçuk ilçemizin köyünde küçük bir dağ evi yapıyorum köyde inşaata çalışacak kişi bulamadım. İnsanlar boş boş kahvede oturuyor ama gel iki saat ücret karşılığı yardım diyorum gelemem diyor. Çünkü bizi yönetenler onlara tembelliğe alıştırmışlar. Çalışmadan maaşa bağlamış çalışmak zor geliyor onlara.

***
Devletimizin maliyesi de farklı değil.
Bir ülkenin ana gelir kaynakları dış satımla sağlanır. Tarım ürünlerini satarsınız. Sanayi ürünlerini satarsınız. Teknoloji satarsınız. Ya da hizmet satarsınız.
Biz bunların hangisinde başarılıyız ki?..
Tarımda kendi kendine yeten birkaç ülkeden biriyken ve de dünyaya tarım ürünleri satabiliyorken şu anda başta buğday, pamuk ve saman olmak üzere meyve ve sebzeye kadar her şeyi satın alıyoruz. Şimdi de Güney Amerika’dan canlı hayvan ithalatı söz konusu.
  Sanayi ürünlerimizi ihraç ederek para kazanabiliyor muyuz?
Var olan sanayimizin büyük bölümü montaj işi yapıyor. Ambalajında “Türkiye’de üretildi” yazan makarnaların bile pek çoğu yabancılara ait fabrikalarda üretiliyorlar.
Dışarıya ihracını yapabileceğimiz bir teknolojimiz de yok. Biz fakir bir ülkeyiz ve giderek daha da fakirleşiyoruz.
Devletimizin tek gelir kalemi vergiler ve başka bir gelir kaynağı yaratacak yeteneğimiz de olmadığından daha fazla vergi salmanın ve de mülk satmanın gayreti içinde oluyoruz.
Yeni yıla şunun şurasında sayılı günler kaldı , yeni yılda yeniden değerlendirme oranında A'dan Z'ye herşeye %46 zam gelecek. Gerçek enflasyon bu ise neden çalışana emekliye bu zam verilmiyor. Çünkü bizi yönetenler vur abalının sırtına diyorlar.   Herkese iyi hafta sonları...