Koronavirüs de dahil tüm 'zoonotik' hastalıkların sorumluluğu insana ait
Yarasadan mı yoksa pangolinden mi? Bu sorunun cevabını arayan uzmanlar, incelemelerine devam etse de bir şey kesin ki koronavirüs insana hayvandan geçti.
Bu geçişin olabilmesini sağlayan ortam da insanların hayvanlarla ilgili aktiviteleri ile oluştu. Uzmanlar da eğer bu aktiviteler son bulmazsa veya köklü şekilde değişmezse insanlığın daha nice pandemi krizleri geçireceğini söylüyor.
Hayvanlardan insalara geçen hastalıklara Yunanca ‘hayvan’ ve ‘hastalık’ kelimelerinin birleşiminden türetilmiş olan ‘Zoonoses’ veya ‘Zoonotik’ deniyor.
Bu tür hastalıkların yeni olan bir tarafı yok. Tüberkiloz, kuduzi toksoplazmos, sıtma, tenyazis, ruam, domuz gribi, kuş gribi, deli dana ve daha pek çok hastalık gerek çiftlik gerek vahşi hayvanlardan insanlara bulaşabiliyor. Bu bulaşma bazen yediğimiz sırada bazen yemek üzere beslediğimiz veya öldürdüğümüz sırada olabiliyor.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) raporlarına göre insanlardaki enfeksiyon hastalıklarının yüzde 60’ı hayvanlarla kurduğumuz mevcut ilişkiden kaynaklanıyor. Bu oran son dönemlerde Ebola, AIDS, Zİka ve SARS gibi virüslerle yüzde 75’e kadar yükseldi. Liste uzayıp gidiyor.
UNEP’in 2016 raporunda “Zoonotik hastalıkların artışında “Çevresel krizler, ekolojideki olumsuz değişiklikler, hayvancılık, tarımda kullanılan zırai ilaçlar ve insan yerleşkelerinin vahşi ve doğal kalması gereken alanlara uzanması”na atıf yapılıyor.
Ormansızlaştırma en ciddi sorun
Fransız Kamu Araştırma Enstitüsü’nde görevli Gwenael Vourc’h da küresel ısınma ve salgın hastalıklar gibi yaşanan büyük krizlerde en büyük rolün türler arası etkileşimlerdeki beşeri faliyetler olduğuna işaret ederek şunları söylüyor:
“Nüfus artışımıza baktığımızda gezegenin kaynaklarını çok daha yüksek hızda ve oranda harcamaya başladık ve bunu yaparken ekosistem ile aramızda doğa tarafından yazılmış çok sayıda sözleşmeyi ihlal ettik. En endişe verici şeylerin başında tarım ve hayvacılık adına giriştiğimiz ormansızlaştırma geliyor.”
Çiftlik hayvanları hastalıklar için vahşi doğa ile aramızda köprü
Domestikleştirilen çiftlik hayvanları çoğu zaman vahşi doğa ile insan arasında patojen ve virüslerin geçişi için köprü rolü oynuyor. Bununla birlikte çiftlik hayvanları üzerinde kullanılan antibiyotiklere karşı hayatta kalıp güçlenen bakteriler insanlığa karşı çok daha ciddi tehlikeler oluşturmaya başlıyor.
Son 50 yılda insan demografisinde yaşanan değişimin doğa üzerinde tarihte hiç olmadığı kadar tahribat ve değişim yarattığı düşünülüyor.
Koronavirüs dışında BM’nin Biyoçeşitlilik Paneli Uzmanları (IPBES) zoonotik hastalıkların her yıl 700 bin insanı öldürdüğünü kaydediyor. Üstelik bu kadar ölüme neden oan hastalıkların yarısı vahşi değil domestik hayvanlardan bulaşanlar.
Küresel trajedi
Çok sayıda bilimsel rapor insanoğlunun kendi için yarattığı yaşam modelini yeniden gözden geçirmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Doğal ekosistemimizle denge içinde yaşamayı başaramazsak sadece kendi türümüz değil diğer tüm türler için de ciddi bir risk oluşturuyoruz.
Küresel bir trajedinin önüne geçmek için değişim sürecini başlatmak ve yaşam tarzlarmızla ilgili gerekli adımları atmak artık kaçınılmaz. Enerji üretmek için farklı kaynaklara başvurmak, ulaşım teknolojisinde çevreye zarar vermeyen tercihler yapmak, diğer türlerle olan ilişkimizi ve diyetimizi gözden geçirmek bu değişmlerin başında geliyor.
Daha fazla yatırım çağrısı
UNEP 2016 raporunda konuyla ilişkili yatırımların ve bütçelerin de son derece kısıntılı olduğuna değiniliyor ve gerek kamu gerek özel kuruluşların bu yönde yatırımlara ağırlık vermesi çağrısında bulunuluyor.
‘Her şeyin kaynağı doğal hayata ve hayvanlara olan saygısızlığımız’
86 yaşındaki İngiliz Primatolojist Jane Goodall hayatını hayvanları incelemeye ve onların doğal alanlarını korumaya adamış bir bilim insanı. AFP’ye konuşan Goodall Covid-19 salgını ile ilgili şu ifadeleri kullanıyor:
“Bunun olacağı öngörülmüştü. Yeniden olacağı da öngörülüyor. Biz eğer gerekli dersleri çıkarmazsak mutlaka yeniden olacak. Yaşanan durum tamamen bizim gezegeni paylaşmamız gereken doğal hayatı ve hayvanları gözardı etmemiz ve onlara saygı duymamamızdan kaynaklanıyor. ”