Liyakat liyakat liyakat ama en başta vicdan
Artun Sucuoğlu'nun kaleminden...
Ülkemizde mimarlık eğitiminden inşaat mühendisliği eğitimine, beton üretiminden inşaat demiri üretimine kadar her şey sil baştan ele alınmalı.
En son yaşadığımız depremde, bu alanların hepsi zan altında kaldı. Bu gruba Afad , belediyeler , Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da dâhil.
Şu husus artık kafamıza kazınmalı: Türkiye bir deprem ülkesidir.
Örneğin Japonya’da, aslında dünyanın her yerinde, deprem olduğunda nasıl hareket edileceği, kimlerin hangi rolü oynayacağı, her şey bellidir. Ama bizim milletimiz maalesef Türkiye’de ne yapacağını bilmiyor. Bir deprem anında ilgili yerel yönetimler ne yapacak, devlet ne yapacak, belli değil.
Son depremin ardından bütün Kent Meydanlarında tam bir rezillik yaşandı. Bir tarafta Büyükşehir Belediyeleri, bir tarafta Kızılay, bir tarafta İlçe Belediyeleri, diğer tarafta AFAD. Zannedersiniz Kemeraltı pazarı.
Allah aşkına, böyle kepazelik olur mu? Sivil toplum örgütleri de cabası.
Liyakat bir kişinin, kendine iş verilirken güven duyulmasını elde ettiren kalitesi, o işe yaraşması anlamında kullanılır. Yeterlilik demektir. Layık olma, uygunluk, yaraşır olma anlamlarını taşır.
Liyakat göstermek; bir işte başarı göstermek anlamına gelir.
Liyakat sahibi; bir işin gerçekleştirilmesine elverişli, liyakatli, yetenekli kişiyi ifade eder.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununda Liyakat şöyle tanımlanmaktadır:
"Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır."
Bir yerde liyakat varsa orada ağabeycilik, adam kayırma ve tanıdıklık sökmez. Ahlaklı ve endüstriyelleşmiş, yani gelişmiş toplumlarda, makam ve göreve teknik ihtiyaçlara göre hak eden kişinin getirilmesidir liyakat. Yani herhangi bir makam; tanıdığa, sevdaya, hırsa ya da çevreye göre değil, sadece layık olana verilir.
Liyakat olan yerde kayırmacılık yoktur. Ailenizin veya dostunuzun değil, sizin kim olduğunuz, hangi yeteneklere sahip olduğunuz önemlidir.
Liyakat olan yerde yandaşçılık yoktur. Başkalarının sizin için ne yapabildiği değil, sizin başkaları için ne yapabildiğiniz önemlidir.
Liyakat olan yerde ayrımcılık yoktur. Cinsiyet, ırk, din, yaş, siyasi görüş, geçmiş önemsizdir. Sahip olduğunuz yetenek her şeydir.
Liyakat olan yerde eşit imkanlar vardır. Herkesle aynı noktadan yarışa başlar ve yeteneklerinizin sizi götürdüğü yere kadar bileğinizin gücü ile gidersiniz.
Liyakat olan yerde tatminkar erdemle vardır. En başarılı insanlar, en yüksek tatmine erişirler.
Nedense ülkemizde demokrasi ile aynı kaderi paylaşır liyakat, sadece insanların dilindedir.
Liyakat, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Biat kültürünü savunanların ilk mahvettiği değerin liyakat olması tesadüf değildir. Çünkü onların kendi çevresinde yeterince liyakat sahibi insan yoktur ve hiç bir zaman olmamıştır.
Liyakatin olduğu yerde, her birey, kendi kişiliğini, karakterini koruyabilir. insanlar şekilci olmaktan uzaktır. Ülkemizi yönetenlerin gücünü fark edemediği değerlerin başında maalesef liyakat gelmektedir.
Ne yazık ki ülkemizde emperyalistlerin emrinde liyakat karşıtı bir süreç yönetiliyor.
Türk ordusu çeşitli bahanelerle yok edildi. Türk yargısı yok edildi, emir kulu yapıldı. Türk ekonomisi farklı uygulamalarla yok edildi. Türk eğitimi yap boz tahtasına çevrilip yok edildi. Başta kozmik oda olmak üzere yoktan sebeplerle Türk hafızası yok edildi.
Şimdiye kadar gördüğümüz, şahit olduğumuz ve bizzat yaşadığımız liyakatsizlik olaylarını geçtik. Geçen hafta yaşadığımız depremde tanık olduğumuz liyakatsizliğin "Yuh artık" dedirtecek boyuta ulaştığını gördük.
Bir şekilde ambulans şoföründen hastane müdürü veya veterinerden eğitim fakültesi dekanı atamalarına gülüp geçtik. Ama ilahiyat mezunu birinin çok teknik bir konu olan Afad başkanlığına getirilmesi liyakatsizliğin nirvanaya ulaştığını göstermesi açısından çok üzücüydü.
Evet şu anda Türkiye'nin Afet müdahalesinden sorumlu kişi ilahiyat Fakültesi mezunu ve hayatında afet yönetmemiş bir kişi. Deprem olduktan sonra zamanla yarışılan süreçte bunun sonuçlarını çok acı olarak gördük.
Üstelik yukarıda belirttiğimiz gibi bu durum sadece AFAD ile sınırlı değil. Her kurumda benzerlerini fazlasıyla görmek mümkün. Yazık bu millete, hemde çok yazık. Devlet yönetimi çocuk oyuncağı değildir.
İşte, bu hiç bir liyakatı olmayan birinin AFAD başkanı olduğu bir ülkede insanlar enkaz altında ölür gider. Bunu yazarken bile üzülüyoruz. Biz millet olarak Atatürk gibi bir liderin yönetimini gördük. Aradan geçen bunca zamana karşı o günlerde bile görülmeyen liyakatsizliği şimdi görüp yaşamak içimizi acıtıyor. Enkaz başında çaresiz bekleyen insanlar, en yakınının cenazesini arayan insanlar, enkaz başında günlerce aç susuz çalışan insanlar, sokağa pijamayla inmek zorunda kalan insanlar, gelen yardımlardan faydalanmaya fırsat bulamadan soğukta bekleyen insanlar acımızı daha da artırdı.
Liyakatsiz, yeteneksiz insanların devletin hayati kurumlarına doldurulduğunu görmek acımızı katladı.
Keşke olmasaydı, tecrübeli uzmanlar görevde olsaydı, donanımlı kişiler hep en önde olsaydı.
Yalnız şimdi mi çektik bu acıyı, elbette hayır. Pandemi sürecinde bir maskeyi bile dağıtmayanlar, yine pandemide belediyelerin topladıkları bağışlarla el koyanlar, yangınlara söndürme uçağı gönderemeyenler, tren kazalarında sorunu çözemeyenler, feto bahanesiyle konusunda uzman askeri hastaneleri kapatanlar, ordunun kolunu kanadını kıranlar, deprem yardımlarına kendi parti amblemini yapıştıranlardan, TÜBİTAK gibi kurumları liyakatsiz insanları atayanlardan ve daha birçok konuda beceriksizlik gösterenlerden çok şey mi bekliyoruz?
Deprem sonrası bile akıllanmadık işte son örneği Karabük Üniversitesi dekanı, Peki kim atadı mimar bir akademisyen kalmamış mıydı ? Herkes işini yapsın ilahiyatçı ilahiyatligini mimar mimarlığını.
Bu liyakatsizlik umarım kısa sürede son bulur, yoksa bu kadrolarla başta deprem olmak üzere bu sorunların altından zor kalkarız.
Aynı liyakatsizlik, aynı yeteneksizlik, aynı sorumsuzluk bir daha ki sefere nerede karşımıza çıkacağını korkuyla bekliyoruz.
Liyakat liyakat liyakat ama en başta vicdan.
Son söz, diploma önemli, olmasa ne olur dedik ve gördük.
Herkese iyi hafta sonları...