Nasıl gelirsen öyle gidersin
Artun Sucuoğlu yazdı...
Binlerce yıldır kültür ve yerleşmenin olduğu ülkemiz ve yaşadığım İzmir kenti birinci derecede deprem bölgesi. Ancak biz deprem konusunda hiç bir zaman hazırlıklı olmadık.
2020 Yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi , Bayraklı Belediyesi ve Bornova Belediyesi çok başarılı ve hızlı bir şekilde depremzedelere ulaşıp can kaybının önüne geçti ve deprem mağdurlarına iyi bir şekilde organıze ettiler. Acil geçici tuvaletler ve yurttaşların banyo ihtiyacı için duş yerleri bile hazırladılar.
Niye bu en kısa zamanda depremi yaşamış ve tecrübesi olan belediyelerden yardım istenmedi. İzmir'deki belediyeler çok hızlı bir şekilde organize olup deprem bölgesine kara yolu, deniz yolu ve hava yolu ile depremzedelerin yanlarında oldular.
Kahramanmaraş merkezli peşi sıra meydana gelen 7.8 ve 7.6 şiddetindeki depremler çevresindeki ondan fazla ilde yıkıma ve ölüme neden oldu. Ülkemizin bilinen tarih boyunca gördüğü en şiddetli depremlerdi bunlar. Aynı alanda iki farklı kırık boyunca üçlü bir eklem üzerinde oluştu. Üstelik aynı alanda 9 saat ara ile yaşanan iki büyük deprem görülmüş değildi. Bu depremler bizim hiç ders almadığımızı çok acı olarak bize gösterdi.
Türkiye Fay Haritası çoktandır biliniyor. Ancak yeterince araştırma yapılmıyor. İvme ölçerler, rezonans ölçerler, kullanılıp arazi yapısı tam olarak belirlenemiyor. Ege Bölgesinde en büyük tehlike, deniz altındaki faylar, bunlar yeterince araştırılmıyor.
Şu anda İskenderun denize batmış görünüyor, sanki Venedik gibi oldu. Olası Ege depreminde kıyıdaki bir çok yerleşim suya batacaktır. Anadolu kıyılarında su altında gördüğümüz antik kalıntılar gibi bizim kentlerimiz de suya batmış olacaktır.
Beklenen bir Marmara depremi var, zaman giderek daralıyor ve orası ülkemizin kalbi, otuz milyona yakın kişi orada yaşıyor. Uzmanlara göre binaların yarısından fazlası depreme dayanıksız. Böyle bir depremin orada olmasını düşünmek bile istemiyoruz. Yüzbinlerce kayıp olasılığı çok yüksek görünüyor.
Ülkemizdeki kara üzerinde yer alan fay kırıkları üzerinde devasa yerleşimler yapılıyor. Üstelik yapılan bu yerleşmeler en dayanıksız sistem olan betonarme tekniği ile yapılıyor. Fay kırıkları üzerinde olması gereken Çelik karkas ve raylı sistem kullanılmıyor. Durum böyle olunca depremlerde yıkım kaçınılmaz oluyor.
Üstelik çok ilginç olaylara tanık oluyoruz. Belediye meclisinde akaryakıt istasyonu yapılacak diye fay kırığı haritadan kaldırılıyor. Gevşek dolgu alanları, birinci sınıf tarım arazileri yüksek katlı binaların yapımına açılıyor. Yer yapısı incelenmeden bilgisi olmayan belediye meclisi üyeleri tarafından tamamen ranta dayalı kat yüksekliği tespit ediliyor. Denetim kuruluşları yok sayılıyor, yapılan yanlışları dile getiren yetkililer terörist ilan ediliyor. Denetlemesi gerekenler oturdukları yerden imzaları atıyor. Sonra deprem olup binlerce kişi yaşamını yitirdiğinde "Takdiri ilahi" diyoruz. Tamam anladık, Allahtan korkmuyorsunuz ama insanın içinde biraz insan sevgisi olur, vicdan olur, utanma olur.
Koordinasyon yok, denetim yok, yağma var, iş bilmezlik var, yetkililerin yaptığı talihsiz açıklamalar var, ağlayan halkın karşısında sırıtan Valimiz var. Öyle ki binlerce kişi ölmüş, Sayın Cumhurbaşkanı dün çocukları önüne almış açıklama yapıyor bir yılda evleri yapacağız diyor aynı yerde mi aynı bölgede mi o insanlar oralarda oturmazlar artık. Bakan çıkıp "Bu ölenler kaçarken yaralanıp ölmüşler" diyor. Yahu binlerce bina yıkılmış, sen neler diyorsun.
Sonuç olarak binlerce insanımızı, geleceğimizi kaybettik. Artık aklımızı başımıza alıp, partizanlığı ve kişisel çıkarlarımızı bir yana bırakıp acil önlemler almalıyız. Yoksa her depremde "Takdiri ilahi" deyip ağlaşmaya devam ederiz.
Yeri gelmişken; Afad sitesini kopyalayarak yardım toplayan ve kredi kartları bilgilerini çalarak insanların hesaplarını boşaltanlar, Afad elbisesi giyip, büyük deprem olacak dedikodusu yayarak evleri boşaltıp soyan hırsızlar, enkaz altından çıkarılan kimsesiz çocukları çalan ahlaksızlar, mağaza ve marketleri yağmalayan kansızlar, ekmeği, suyu, çorbayı, battaniyeyi ve ihtiyaç maddelerini fahiş fiyatla pazarlayan sülükler, yolda durdurulan yardım araçlarına belediyenin pankartının üstüne kendi pankartlarını asarak yardım yerine gönderen seviyesizler, gereksiz abiye elbise, abiye ayakkabı ve kirli donlarını yardım diye gönderen görgüsüz ve terbiyesizler, ahlak olarak uğradığımız erozyonun boyutunu gösteriyor. Söze geldimi Müslümanız, hadi canım sizde, Müslüman olsak ne yazar, ahlaksızız. Ayrıca liyakat sahibi olmayanların liyakat istenilen yerlere partizanlık ile gelmesinin sonucu olarak arama kurtarma çalışmalarındaki beceriksizlik olarak kendini göstermiştir.
Rahmetli Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel sık sık tekrarlar dı ''nasıl gelirsen öyle gidersin''.
AKP 1999 Körfez depremi ile iktidara geldi, görünen o ki 2023 deprem yıkımı ile gidecekler.
Depremde hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara acil şifalar dileriz.
Herkese iyi hafta sonları...