Şentop'tan 'geçiş süreci' yorumu

Şentop, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçiş süreciyle ilgili tartışmalara "Bu şekilde devlet yönetimi olamaz. Parlamenter sisteminde bile olmayacak şekildir, pratiği de yoktur" yorumunu yaptı.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Habertürk TV'de Mehmet Akif Ersoy ve Fevzi Çakır'ın sorularını yanıtladı.

Mustafa Şentop, seçimlerin zamanında yapılması durumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aday olamayacağı tartışmalarına cevap verdi, Şentop "Bu seçimde Cumhurbaşkanının ikinci dönemi olacağı için, ikinci dönemde Meclis tarafından seçim kararı alınması dahilinde bir daha aday olma hakkı var" görüşünü savundu.  

Şentop, Altılı Masa'nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçiş süreciyle ilgili çalışmalarına dair tartışmalara "Bu olursa Anayasa ve mevzuat dışında ayrı bir paralel devlet yapılanması çalıştırılıyor demektir. Bunun hukuken bir kıymeti, anlamı yok. Uygulanabilirliği meselesi ayrı tabii" yorumunu yaptı.  

Mustafa Şentop programda, 2019 yılından bu yana yurt dışına yaptığı 58 gezi ve ziyaretle ilgili açıklamalarda bulundu. Gazete Duvar'da Serkan Alan imzasıyla yayınlanan "Son 20 yılda en çok gezen Başkan Mustafa Şentop: Dünyayı 7 kez turladı" haberinde, bir soru önergesine verilen cevapta Şubat 2019’da Meclis Başkanlığı görevine başlayan Şentop'un bir yıllık pandemi dönemi hariç 46 ayda 58 yurt dışı gezisinde 35 farklı ülkeye gittiği belirtildi. Haberde söz konusu verilerle Şentop’un kat ettiği mesafenin 300 bin kilometreye yaklaştığı kaydedildi.  

'KİŞİSEL SEYAHATLERİMİ BİLET ALARAK YAPIYORUM'

Şentop haberdeki verilere ilişkin "Hükümetimizin, yürütmenin diplomatik çalışmalarına bir destek mahiyetinde oluyor" ifadelerini kullandı.

Mustafa Şentop şunları söyledi: "Benim seyahatlerim kişisel değil; resmi seyahatlar. Kişisel yaptığım seyahatler oldu, tamamı biletini alarak yaptığımız seyahatlar. Mümkün olduğu kadar siyasi partilerden temsil olduğu için arkadaşlarla yapıyoruz bu seyahatleri. Parlamenter birliklerin bizde üyeleri var, o toplantılara da tüm siyasi partilerden arkadaşlarımız gidiyor. Eleştiren bir iki arkadaşımız var. Öncelikle şunu belirteyim, böyle dönemlerde, dünyada mevcut düzenin, paradigmanın bozulduğu, yeni arayışların ortaya çıktığı dönemlerde parlamenter demokrasi öne çıkıyor. Benim seyahatlerim, davet edilenlerin belki yarısı kadar. Pandemi kalktıktan sonra ertelenmiş olan birçok toplantı yapıldı. Bu sadece benim ziyaretimle değil; Türkiye'ye gelenlerin sayısı da çok fazla. Bunun dışında hükümetimizin, yürütmenin diplomatik çalışmalarına bir destek mahiyetinde oluyor. Bazı ülkelerde parlamentolarda çok dağınık yelpaze söz konusu olduğunda parlamentoları, milletvekillerini ikna etmek gerekiyor bazı politikalarda. Yurt dışına çıktığı zaman turistik seyahat yapanların çok da anlayabilmesi mümkün değil bu gezilerin tabii."

Şentop'un açıklamaları özetle şöyle: 

ON BİNLERCE HACI OY KULLANAMAYACAK:

 "Hac mevsimine denk geliyor 18 Haziran. Hacıların çıkışı mayıs sonu itibariyle başlıyor. 18 Haziran'da on binlerce hacı oy kullanamayacak. Bunun dışında okulların tatili meselesi var. Bazı vatandaşlarımızın büyükşehirlerden memlekete gitmeleri söz konusu olabiliyor. Hac mevsimi her sene 10 gün öne geliyor. Bu sene de böyle bir tarihe denk geldi. Hacca gidecek olan 100 bine yakın bir toplam nüfus var. Okulların tatil olmasını demiştim. Mâkul bir ayarlama. Kanuna göre, mevzuata göre söylerseniz, belirlenmiş tarihten 1 gün önce de yapsanız teknik olarak erken seçim denilebilir. Siyaseten erken seçimin anlamlı bir vakit aralığında olması lazım. Bunun bazı siyasi açıklamaların olabilmesi lazım. Burada o kadarlık ayarlamanın hem siyasi anlamı yok; hem de teknik gerekçelere dayanıyor.

CUMHURBAŞKANI YENİ MADDEYLE YENİDEN ADAY OLABİLİR: 

İki türlü karar alınabiliyor. Bir Cumhurbaşkanı bir de TBMM tarafından alınabiliyor. TBMM nitelikli oyla, beşte üçle alması lazım. Bu da 301 oy demektir. TBMM seçimin tarihini de belirleyebilir. Cumhurbaşkanı tarafından alındığı zaman, kararı aldığı ilan ettiği günden 60 gün sonrası ilk pazar günü oluyor. 90 gün 60 gün meselesi, milletvekili seçim kanuna göre 90 gün diyor. Cumhurbaşkanı kanuna göre 60 gün diyor. Hukukta kural çatışması olduğu takdirde çözüm üç temel prensip var. Sonraki kanun önceki kanunu ilga eder. Bu konuda hukukçuların teknik olarak tartışacağı bir husus yok. Cumhurbaşkanımızın adaylığı hususla ilgili olarak, bunun seçimin öne alınmasıyla alakası yok. 101. madde ile ilgili önceki 101. madde kaldırılmıştır, yeni 101. madde yürürlüğe girmiştir. 30 Nisan itibariyle yürürlüğe girdi. Oradaki bazı arkadaşlar iki maddeyi yan yana koyup bakarlar. Cümle aynı olduğu zaman hüküm, madde değişmemiş gibi zannederler. O cümlenin yeni hükümle yürürlüğe ne zaman koyulduğu önemli. 'Cumhurbaşkanı en fazla 2 defa seçilebilir' cümlesi, Nisan 2018'de yürürlüğe konmuş. Recep Tayyip Erdoğan 2014'de Cumhurbaşkanı seçildi, parlamenter sistemin Cumhurbaşkanıydı. Onun seçilmiş olduğu madde yürürlükten kalktı. Nisan 18'de yeni madde yürürlüğe girdi. Bu hükmün yenilenmesi tüm vatandaşlara olduğu gibi sayın Cumhurbaşkanına yeniden aday hakkı olmayı tanımıştır. Meclis tarafından seçim kararı alındığında tekrar aday olabilir. Arkadaşların yanıldıkları husus, iki maddeyi yan yana koyarak bakmaları. Anayasa değişikliği yapan kanun var orada. Aynı hüküm olmakla beraber tekrar yürürlüğe koyuyor ve herkese iki kez seçilme hakkı tanıyor. Daha önce de bütün Cumhurbaşkanları adayları için YSK'ya itiraz başvurusu yapılmıştır. Bu seçimde Cumhurbaşkanının ikinci dönemi olacağı için, ikinci dönemde Meclis tarafından seçim kararı alınması dahilinde bir daha aday olma hakkı var. Taraflar pozisyonlarını net olarak ifade ettikleri için burada uzlaşma arayışına gerek yok. Kararın parlamento tarafından alınmasıyla, Cumhurbaşkanı alınması arasında bir fark yok. Parlamento tarafından hukuken sonucu etkileyecek bir tarafı yok. Bizde parlamentonun devamlılığı esastır. Yeni parlamento göreve başlayana kadar parlamento devam eder. Parlamento faaliyetleri seçim gününe kadar devam eder. Belki parlamento çalışmaları tatil edilebilir; ama icap ederse parlamento çalışabilir, çalışmalarının durdurulması diye bir şey söz konusu olamaz.

VETO EDİLEN KANUN MADDESİ 301 OYLA GEÇEBİLİR: 

Parlamento beşte üç çoğunlukla karar alması lazım karar için. Bu da salt çoğunlukla milletvekilinin yeniden seçimi istemesi gerekir. Böyle bir ihtimali çok kolay görmüyorum. Parlamento ile Cumhurbaşkanı'nın arasında bir denge var. Bazı arkadaşlar şikayet ediyor, parlamento etkili değil diye. Onlar galiba parlamentoyu kendi gruplarından ibaret sanıyor. Peki diğer gruplar? Parlemantoda herşey konuşulur ve oylama yapılarak karar ortaya çıkar, çoğunluğun kararıdır. Çoğunluk eğer benzer politik tercih, tutum içerisinde ise eleştirmenin anlamı yok. Parlamento kanunu çıkarma hususunda, denetim gibi hususlarda karar alıyor. Cumhurbaşkanının, Cumhurbaşkanlığı Kararname yetkisi tanınmış. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, kanunla çeliştiği zaman kanun uygulanır. Parlamento nasıl kanun yapar? Kanun gelir, müzakere edilir, oylama yapılır, geçer ve Cumhurbaşkanına gider. Cumhurbaşkanı'nın bu kanunu veto etme yetkisi var. Yeni sistemde güçleştirici veto var. Cumhurbaşkanı bir kanunu iade ettiği takdirde nitelikli çoğunluk aranır, beşte üç oyla geçmesi gerekir. 301 aranması gerekir. Burada sistemin Cumhurbaşkanı ile Cumhurbaşkanı destekleyen çoğunluğun parlamentoda olması halinde iyi işleyeceğini söyleyebiliriz.

BAŞÖRTÜSÜ DÜZENLENMESİ: 

Anayasa Komisyonu'nda görüşülmeye başlanacaktır. Bu konuda bazı hususlarda mutabakatlar sağlanabilir, değişiklikler yapılabilir. Konu yeniden sayın Kılıçdaroğlu'nun kanun teklifiyle gündeme geldi. Kanuni düzenleme yapılmalıdır dendi. Bunun üzerine sorunun kalıcı olarak çözülmesinde mutabakat var. Kanunla mı yapılmalı, anayasa değişikliği ile mi? Kanunla daha önce yapılmış. Kanunla bir serbestlik, özgürlük verilmez, bu anayasa ile yapılır. Kanunla ilgili serbestliği tanıdığınız zaman bir başka Meclis kompozisyonunda kaldırılabilir. O zaman anayasa değişikliği devreye girmiştir. Ben bunun Meclis'ten geçebileceğini görüyorum. 360 ile 400 arasında kaldığı takdirde o zaman referanduma gitmesi gerekiyor. 

2 MİLLETVEKİLİNİN DOKUNULMAZLIĞININ KALDIRILMASI:

 Fezlekelerle ilgili birlikte hepsine işlem yapmak gerekir mi, gerekmez mi meselesi önceden beri tartışıldı. Ben Karma Komisyon başkanlığı da yaptım. Bu tür dokunulmazlığın kaldırılması dosyaları olmuştu. Devamsızlık sebebiyle milletvekilliği düşürülen milletvekilleri de oldu. Burada konuyla ilgili detaylar, daha önceki düzenlemeler, dosyaların neye göre ele alındığına dair Anayasa Mahkemesi kararları var. Farklı düzenlemeler var. Burada konu komisyon başkanının takdirindedir. Böyle bir durumda komisyon başkanı belli kriterlerle hareket etmiş olmalıdır. 

PARALEL DEVLET YAPILANMASI ÇALIŞTIRILIYOR DEMEKTİR: 

Parlamenter sistemde bir kabine vardı. Başbakan ve Bakanlar Kurulu bir de Cumhurbaşkanı vardı. Birçok kararı Başbakan ve Bakanlar beraber alıyorlardı. Bakanlar Kurulu kararı vardı. Cumhurbaşkanına gidiyor ve Cumhurbaşkanı bunu imzalıyordu. Yeni sistemde kabine ve kollektif sorumluluk söz konusu değil. Yürütme görevi başkan tarafından yerine getirilir. Cumhurbaşkanı isterse kendisi birkaç bakana imza yetkisi verebilir, isterse geri de alabilir. ABD'de bizdeki gibi bakan vermiyor, o görevlerle ilgili sekreter deniyor. Burada Cumhurbaşkanının hazırlayacağı kararname ile birilerine imza yetkisi daha sonra geri alması söz konusu olabilir. Anayasa'ya göre bütün yetkiler Cumhurbaşkanında toplanmıştır. Kendi aralarında protokol imzalayabilirler. Burada Cumhurbaşkanının buna karar vermesi gerekiyor. Diyelim ki, halk tarafından seçildi. Yetkilerini kullanmaya başladı, buna ne diyeceksiniz? Anayasa'da ve bağlı olarak mevzuatta bir devlet mimari, bir devlet yapısı oluşturulmuş. Bu olursa Anayasa ve mevzuat dışında ayrı bir paralel devlet yapılanması çalıştırılıyor demektir. Bunun hukuken bir kıymeti, anlamı yok. Uygulanabilirliği meselesi ayrı tabii. Önerilen sisteme baktığımızda Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek ama bu Cumhurbaşkanının dedikleri olmayacak. Bu şekilde devlet yönetimi söz konusu olamaz. Parlamenter sisteminde bile olmayacak şekildir, pratiği de yoktur.

HDP'YE KAPATMA DAVASI:

 Anayasa Mahkemesi bu konuda karar verecektir. Tabii kendi işleyişi verecektir. Öngörebilmek mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi'nin yürüttüğü süreç çerçevesinde bir Meclis Başkanı olarak konuşmam doğru olmaz. Belki milletvekili olsa söyleyebilirdim. Bu Anayasa Mahkemesi'nin değerlendireceği husus.

İSVEÇ'TEKİ SAVCININ AÇIKLAMASI: 

( Savcı Eriksson'un belediye binası önündeki gösteriye ilişkin soruşturma başlatılmayacağı açıklaması) Uzun zamandır devam eden bir süreç var. Madrid'de imzalanmış İsveç ve Finlandiya'nın taahhütleri var. O çerçevede görüşmeler oluyor. Biz de daha önce 3 kez İsveç ve Finlandiya Meclis Başkanı ile görüştük. Bu konuda kararlılıklarını olumlu olarak söyleyebilirim. Somut gelişmelere bakmamız lazım. En son yaşanan olay Türkiye'nin niye ve hangi gerekçelerle, haklı gerekçelerle karşı çıktığını göstermiş oldu. Mesele yapılan sadece eylem değil, bir terör örgütü var, eylem onun eylemi. Terör örgütünün hangi eylemlerinin uygun, hangilerinin uyumlu olmadığını söyleyecek durumunda değilsiniz. Terör örgütünün bütün faaliyetlerini engelleyeceksiniz. Türkiye'de terör örgütünün eylemi sıcak iken. Bana 'anlayışla karşıladığını' söyledi. İğrenç bir eylem olduğunu ifade etti. Bizim beklentilerimiz somut beklentiler. Bunların gerçekleşmediği takdirde Türkiye'nin adım atması mümkün değildir." (Gazete Duvar)