Sözde demokrasi...
Artun Sucuoğlu yazdı...
Bu yazımı en son söyleyeceğimiz sözü en başta söyleyerek başlayalım.
Kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk : “Benim iki büyük eserim vardır; biri Türkiye Cumhuriyeti diğeri Cumhuriyet Halk Partisidir” dediğinde, kurduğu partinin şimdiki durumunu görseydi ne diyeceğini merak ediyor musunuz? Atatürk olsa ne söylerdi diye?
Biz cevap verelim mi? Topunuza birden lânet okurdu, bazılarının ise yüzüne tükürürdü. “Ben size ne bıraktım, siz ne yapıyorsunuz” derdi.
100 yılı aşan CHP, demokrasinin kalesi ve vazgeçilmezi olması gerekirken, antidemokratik uygulamalarla teokratik sisteme doğru gitmektedir.
Dünyada tam demokrasi olarak nitelendirebileceğimiz yönetim tarzı ile yönetilen ülke yok olsa da, ülkemizin içinde olduğu ülkelerin önemli bir kısmında demokrasi söylemi ile kandırılanların sayısı oldukça fazladır. Bazı ülkelerde uygulama insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü açılarından gerçek demokratik düzene çok yaklaşırken, bizimde içinde bulunduğumuz birçok ülkede demokrasi sözde demokrasi olup, bir özenti, bir söylem, bir kandırmaca olarak işlev görüyor. İşte biz buna Sözde demokrasi diyoruz. Partinin içi boşalmış, kurumları statükoya boğulmuş, siyasi eğitim yok olmuş, yöneticileri kibir abidesine dönüşmüş, en ufak eleştiriye tahammül kalmamış, ortalık işe yaramaz yalakalarla dolmuş ve ne yazık ki demokrasi ortadan kalkmış durumda.
Sözde demokrasiyi seviyoruz. Memleket elden gidiyor ama umursayan yok. Tıpkı mahalle yanarken birilerinin saçını taraması gibi. Memleket için proje üretin, halkı dinleyin ve anlayın, yapmanız gereken sadece bu.
Nedense herkes bir değişim tutturmuş gidiyor. Ama değişimi kendilerinin dışında istiyorlar. Bilmiyorlar ki değişim kişinin kendinden başlar. Değişim olacaksa tabandan başlamalı, fikirler tabanda olgunlaşıp herkes tarafından benimsenmeli, yoksa şimdi olduğu gibi tavandan değil.
Demokrasi için mücadele eden bir partide örgüt seçimleri şölen gibi olmalı, kongrelerde ve delege seçimlerinde sandalyeler havada uçmamalı. Hangi kademede olursa olsun tüm seçimlerde parti üyelerinin tamamı söz sahibi olmalı, adaylar kol kola seçimlere girmeli ve kolkola çıkmalı, kimse kimsenin düşmanı değil. önemli olan parti tüzüğü ve ideoloji olmalı, kişisel çıkarlar ve kişisel gelecek beklentisi olmamalı.
Örnek verecek olursak. Bir mahalle düşünün, toplam beş delege çıkacak. Yukarıdan inme liste yazılıyor ama kimse göremiyor. Seçim günü o mahallenin sorumlusu ve kimselere gösterilmeyen delege listesinin birinci sıradaki delege adayı tam bir demokrasi dersi veriyor ve şöyle diyor:
“Arkadaşlar ben delege olmak istemiyorum, gençlerin ve kadınların önünü açalım, değişim olacaksa bizden başlayalım.”
Değişim istiyoruz ya, alın size tabandan itibaren değişim. Yok, olur mu öyle şey. Aynı kişi kendisinin olmadığı, gençlerin ve kadınların olduğu bir liste yapmak için kağıt kalem istiyor ama verilmiyor. Dışarıdan kağıt kalem bulunup liste yapılıyor ama oy kullanmaları konusunda zorluk çıkarılıyor. Yukarısı adama telefon üstüne telefon ediyor, “Seçtirmeyiz” diyor. Sonra süre bitti, diğer mahalle başlayacak diye insanlar binadan çıkartılıyor. Bu duruma birkaç kişi dışında sesini çıkaran olmuyor. Herkesin kendine göre bir beklentisi olduğu anlaşılıyor.İşte size örnek ilçe kongreleri başladı maalesef tek aday ve eski başkanlar yine aynı Balcova ve Bayraklıda olduğu gibi.
Şunu unutmamak gerekir,” Kontrolsüz güç güç değildir.” Siyasette farklı fikirler ortaya çıkmazsa değişim ve yenilenme olmaz. Statüko her yeri işgal eder, demokrasi kulağa hoş gelen sözden başka bir şey olamaz. Bu arada kendilerinin demokrasi ve eşit siyaset için mücadele ettiğini söyleyen 78 Kuşağından hiç ses çıkmıyor, anlaşılıyor ki onlar da statükoya uydular.
Kimse halktan güçlü değildir. Kimsenin de tek yumruk olarak mücadele etmesi gereken bir partiyi güç gösterisi yapmak için ikiye veya üçe bölüp insanları birbirine düşman etme hakkı yoktur. Siyasi partiler belediye başkanlarının, milletvekillerinin veya parti üst yönetiminin bilek güreşi arenası hiç değildir.
Elbette gün olur devran döner, yukarıdan emir alanların işi yukarıdan gelen emirle biter. Bunu çok kısa zamanda göreceğiz. Şaşıracak mıyız, elbette hayır.
31 Mart 2024 seçimlerine daha önce olduğu gibi genel başkanın iki dudağından çıkacak isimlerle gidilirse sonu hüsran olur şimdiden söylemesi bizden. Koy kardeşim sandığa üyelerle secim yap iline,ilçesine yönetecek başkanları seçsin üyeler neden korkuyorsunuz sandıktan, sandık en doğru cevabı verir hiç kuşkunuz olmasın.
“Şurada burada güçlü adımlarla dolaşmaktansa doğru yolda sekerek yürümek iyidir.” (Saint Augustinus)
Herkese iyi hafta sonları....