Tehlikeli Atık

Ulvi Taşkın yazdı...

Tehlikeli atık yönetimi hem insan sağlığını hem de gezegenimizin durumunu etkileyen en önemli çevresel konulardan biridir. Tehlikeli atık denildiğinde çoğu zaman aklımıza uyarı işaretleri bulunan kimyasallar veya sıvılar gelir ancak piller ve elektronik cihazlar da bu kategoriye girer ve uygun şekilde kullanılmadığı takdirde çevreye ciddi zararlar verebilir.
 
Ve ne yazık ki birkaç yıl öncesine kadar onlara gereken muamele yapılmıyordu. Her türlü atık (tehlikeli olarak sınıflandırılanlar dahil) açıkta bırakıldı, yakıldı veya nehirlere ve denizlere atıldı.
 
Neyse ki bugün işler farklı. Atık yönetimi, tehlikeli maddelerin tanımlanması ve toplanmasından güvenli taşınmasına, işlenmesine ve nihai bertarafına veya geri dönüştürülmesine kadar birçok adımı içeren karmaşık ve düzenlenmiş bir süreçtir. Elbette bu "evrim" bir gecede gerçekleşmedi; onlarca yıllık deneme yanılma, bilimsel araştırma ve mevzuat değişikliğinin sonucudur.
 
Bu yazımızda özellikle tehlikeli atık yönetiminin tarihçesine, yıllar içerisinde nasıl bir gelişim gösterdiğine ve bu tehlikeli maddelerin insanlar ve doğa için en güvenli şekilde kontrol edilmesini ve yönetilmesini sağlayan mevcut uygulamaların neler olduğuna bakacağız. İlk ve genellikle ilkel imha yöntemlerinden günümüzde kullanılan modern, yüksek teknolojiye sahip ve çevre dostu çözümlere giden yolu izleyeceğiz.
 
Tehlikeli atık yönetiminin ilk aşamaları
 
İnsanlar belirli atık türlerinin sağlık ve çevre için ciddi bir tehdit oluşturduğunu ancak sanayi devriminin başlangıcında fark etmeye başladılar. O zamana kadar bilimsel bilgi ve teknoloji olmadığı için atıklarını gelişigüzel atıyorlardı. Nehirlere ve göllere zehirli kimyasallar döküldü ve radyoaktif maddeler sıradan çöplüklere gömüldü. Bu uygulamaların sonuçları felaketti: su kaynaklarının kirlenmesi, bitki ve hayvanların yok olması ve halk arasında zehirlenme ve uzun süreli hastalıklar da dahil olmak üzere ciddi sağlık sorunları.
 
Zamanla tehlikeli atık yönetimine ilişkin düzenleme ve kontrollere duyulan ihtiyaç giderek daha belirgin hale geldi. Bu alandaki ilk yasa ve düzenlemelerin 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmaya başladığını biliyor muydunuz? Örneğin ABD'de 1948 tarihli Temiz Su Yasası. ve onu takip eden 1955 tarihli Temiz Hava Yasası. Ulusal kirlilik kontrolü politikasının temellerini atmak.
 
Avrupa da önemli adımlar atıyor. 1970'lerin başında, Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun (şu anda Avrupa Birliği) üye ülkeleri, tehlikeli atıkların azaltılmasını ve çevre üzerindeki etkilerini en aza indirmeyi amaçlayan direktifler ve düzenlemeler benimsemeye başladı. İlk önemli belgelerden biri, Avrupa'da atık yönetimine ilişkin ortak ilkeleri belirleyen atıklara ilişkin 75/442/EEC sayılı Direktiftir.
 
Tehlikeli atıkların bertarafına yönelik ilk yöntemler de ilkel ve etkisizdi. En yaygın yaklaşımlar atıkların açıkta yakılması, toprağa gömülmesi veya su birikintilerine atılmasıydı. Bu sadece sorunu çözmedi, aynı zamanda daha büyük çevresel felaketlere de yol açtı.
 
İlginçtir ki atık yakma son derece popülerdi çünkü insanlar yüksek sıcaklığın toksik bileşenleri yok edeceğine inanıyordu. Ne yazık ki bu bileşenlerin çoğu hayatta kaldı veya havayı ve çevreyi kirleten daha tehlikeli maddelere dönüştü.
 
Atıkların "gömülmesi" de yaygın uygulamalardan biriydi. Ancak ne yazık ki bu da etkili bir şekilde çalışmadı. Uygun şekilde muhafaza edilmediğinde, toksinler toprağa ve yer altı su kaynaklarına kolayca sızarak atıkların "gömülmesini" bir çözümden çok bir sorun haline getirir.
 
Modern uygulamaların geliştirilmesi
Modern tehlikeli atık yönetiminin temel ilkelerinden biri "kirleten öder ilkesi"dir. Bu ilke, atık üreticilerinin, bunların yönetimi ve bertarafıyla ilgili maliyetlerden sorumlu olduğunu belirtir.
 
İlk kez 1970'lerde tanıtılan bu belge, modern çevre politikasının anahtarıdır ve birçok uluslararası ve ulusal yasada yer almaktadır. Bu, tehlikeli atık oluşturan şirketlerin, bunların güvenli bir şekilde arıtılmasına yönelik mali ve lojistik sorumlulukları üstlenmesi gerektiği anlamına gelir. Amaç, işletmeleri atık üretimini en aza indirmeye ve çevre dostu teknolojilere yatırım yapmaya teşvik etmektir.

Yıllar geçtikçe tehlikeli atık tanımı yeni ve daha çeşitli atık türlerini de içerecek şekilde genişletildi. Başlangıçta odak noktası kimyasallar ve radyoaktif maddeler gibi bariz toksik maddelerdi. Ancak zamanla bilimsel araştırmalar diğer malzemelerin de sağlık ve çevre açısından ciddi risk oluşturabileceğini gösterdi. Sonuç olarak, günümüzde tehlikeli atıklar sadece endüstriyel ve kimyasal atıkları değil aynı zamanda elektronik atıkları, tıbbi atıkları, belirli pil türlerini ve hatta temizlik ürünleri ve kozmetik ürünleri gibi bazı tüketici ürünlerini de içermektedir.
 
Günümüzde günlük hayatımızın neredeyse her alanında teknolojiye güveniyoruz. Modern tehlikeli atık yönetimi aynı zamanda tehlikeli maddelerin güvenli ve etkili bir şekilde bertaraf edilmesini amaçlayan ileri teknolojilere ve yeniliklere de dayanmaktadır. En önemli teknolojilerden bazıları yakma, kimyasal ve fiziksel arıtma, biyolojik iyileştirme ve derin jeolojik depolamayı içerir. Burada bunlardan çok kısaca bahsedeceğiz:
 
Yakma: Atıkların yüksek sıcaklıklarda yakılması işlemidir, bu da hacminin azalmasına ve toksik bileşenlerin yok olmasına yol açar.
Kimyasal ve fiziksel arıtma: Bu yöntemler, tehlikeli atıkları nötralize etmek veya stabilize etmek için kimyasal reaksiyonların veya fiziksel süreçlerin kullanılmasını içerir.
Biyoremediasyon: Bu, atıklardaki kirleticileri parçalamak için bakteri ve mantar gibi canlı organizmaları kullanan bir yöntemdir.
Derin jeolojik depolama: Bu yöntem, radyoaktif maddeler gibi uzun ömürlü ve oldukça tehlikeli atıkların depolanması için kullanılır. Atıklar, çevreyi kirletme tehlikesinin bulunmadığı, yer yüzeyinin derinliklerinde özel olarak inşa edilmiş tesislerde kapatılmaktadır.
Tehlikeli atık yönetimi sadece bir görev değil, günlük hayatımızın her yönünü etkileyen hayati bir sorumluluktur. Kimyasal kalıntıların uygun şekilde işlenmesinden elektronik cihazların güvenli bir şekilde imha edilmesine kadar her eylemin kendi anlamı ve sonuçları vardır.