Yatırımcılar endişeli!

Son dönemde dolarda yaşanan değer kaybı doların dünya ekonomileri üzerindeki hakimiyetini tartışmaya açtı. Corona salgını ile başlayan süreçte bazı büyük yatırımcılar doların dünyanın rezerv parası olma özelliğini kaybedebileceğinden endişe duyuyor.

Bazı yatırımcılar, ABD’nin corona virüsü pandemisi ile mücadelesinin, hali hazırda dünyanın en güçlü rezerv parası olma özelliğini yavaş yavaş kaybeden dolardaki düşüşü ivmelendirerek, dolara daha fazla darbe vurmasından endişe ediyor.

Hedge fon yöneticisi milyarder Ray Dalio ve Goldman Sachs Group stratejistlerinin de dahil olduğu yatırımcı ve analistler, ABD hükümetinin son aylarda yapmış olduğu devasa harcamaların dolara zarar verebileceği konusunda uyarıda bulunmuşlardı.

10 YILIN EN KÖTÜ TEMMUZ PERFORMANSI

Aynı zamanda, yakın vadedeki dibe vurmuş ABD faiz oranları ve enflasyondaki muhtemel artışla ilgili endişeler de dolara olan talebi azaltıyor. Bu faktörler, bu yılki zirvesinin %9 altında işlem gören ve on yıl içindeki en kötü aylık performansını bu temmuz ayında gösteren doları zaten baskılıyordu.

Deutsche Bank AG Uluslararası Baş Stratejisti Alan Ruskin, doların rezerv para olma statüsünü etkileyen değişimlerin “tarihsel olarak yavaş olduğunu” ancak bunların “son zamanlarda hızlanmakta olduğunu” belirtti.

ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin, CNBC’ye geçen ay verdiği demeçte, doların küresel rezerv para birimi olma statüsünün ABD’nin çıkarına olduğunu ve ABD yönetiminin bunu sürdürmek istediğini ifade etmişti.

Ancak Hazine Bakanlığı daha fazla açıklama yapmaktan kaçınmıştı. Doların hakimiyeti, ABD’ye, küresel finansal sistemde büyük bir nüfuza sahip olmasından, rakipleri cezalandırıp, kurallara uymayanları dize getirerek küresel arenada güç gösterisi yapabilmesine kadar çeşitli avantajlar sağlıyor.

REZERVLERDE DOLARIN PAYI YÜZDE 62

Dünya genelindeki merkez bankaları için dolar açık ara rezerv para birimi olarak kalmaya devam ediyor. Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre, ilk çeyrekte doların dünya çapındaki merkez bankalarının rezervlerindeki payı yaklaşık %62 olurken, euronun %20 civarında, yuanın ise %1.9 seviyesinde.

ABD dışında yaşayan yabancıların sahip oldukları ABD Hazine tahvillerinin miktarı ise mayıs ayında 6.86 trilyona çıktı. ABD Hazine tahvilleri dünyanın en güvenli yatırım varlıklarından biri olarak görülüyor.

Standard & Poor’s kredi derecelendirme kuruluşunun 2011 yılında ABD’nin kredi notunu düşürmesinden sonra ortaya çıkan endişeler gibi, geçmişte doların zirvedeki konumuna ilişkin oluşan kaygıların kısa ömürlü olduğu kanıtlandı.

Bunun bir nedeni de doların yerini alacak güvenilir bir para biriminin olmamasıydı. Doların baş rakibi euro ise varoluşsal krizler ve euro bölgesinde yıllarca ortalamanın altında devam eden büyümeyle mücadele etti.

SON 20 YILDA YAVAŞ YAVAŞ BOZULMAKTA

Öte yandan, mart ayında corona virüsü paniğinin zirveye çıktığı sırada, aşırı oynaklık ve belirsizliğe karşı güvenli liman arayışında olan yatırımcıların ve hükümetlerin dolara akın etmeleriyle doların hakimiyeti daha aşikar hale gelmişti. Allianz’ın baş ekonomi danışmanı Mohamed El-Erian, doların küresel rezerv para birimi statüsüne karşı muhtemel tehdidin çok küçük olduğunu belirtti.

Reuters Global Markets Forum’a salı günü konuşan El-Erian, “Bir şeyin yerini var olmayan bir şeyin alması zordur” dedi. Bununla beraber, IMF’nin verilerine göre küresel merkez bankalarının rezervlerindeki payı yaklaşık 10 yüzde puan azalan doların konumu son yirmi yılda yavaş yavaş bozulmakta.

EN FAZLA BÜTÇE AÇIĞI ABD’DE

Kaygıya sebebiyet veren konulardan biri de ABD’nin finansal durumu. Fitch’e göre, ABD’nin borcunun 2021 yılına kadar gayrisafi yurt içi hasılasının %130’unu geçmesi bekleniyor.

Alan Ruskin’e göre, her ne kadar pek çok diğer ülke benzer şekilde harcamalarını artırıyor olsa da pandemiden önce diğer gelişmiş ülkeler arasında en fazla bütçe açığına sahip olan ülkelerin başında ABD geliyor. 138 milyar dolarlık Bridgewater LP hedge fonunun sahibi olan Dalio da benzer kaygılar paylaşıyor. Dalio, temmuz ayı sonunda doların “sağlamlığı” konusunda endişelerinin olduğunu açıklamıştı.

Dalio, “Üretken olmak yerine bütçe açığı vermeye, borç ihraç etmeye veya para basmaya devam edemez ve bunu uzun dönemde sürdüremezsiniz” diye belirtmişti. Daha acil olan katalizörlerden biriyse ABD hazine tahvil getirilerindeki düşüştü.

Yıllar boyunca, ABD diğer gelişmiş ülkelerdekinden çok daha yüksek devlet tahvil getirilerine sahipti ve bu da doların çekiciliğini arttırıyordu. ABD ve diğer gelişmiş ülkeler arasındaki devlet tahvil getirileri farkı, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) mart ayında pandemiyle mücadele etmek için borçlanma faizlerini çok düşük seviyeye indirmesinden sonra daralmıştı.

ABD’nin 10 yıllık Hazine tahvil getirileri ve Almanya’nın tahvil getirileri arasındaki fark 2014 yılından beri olan en düşük seviyesinde bulunuyor. Bazı analistler ise ABD’nin artan harcamalarının enflasyona yol açıp, doların satın alma gücünü azaltacağı konusunda kaygılanıyorlar.

Goldman Sachs emtia araştırma analistleri yakın zamanda yazdıkları bir araştırma notunda ABD’nin harcamalarının dolar için sorun yaratabileceğini belirterek, bilhassa politika yapıcıların devasa bütçe açıklarını kapatmak için enflasyonun yukarı çıkmasına izin vermeleri halinde bu durumun söz konusu olabileceğini ifade ettiler.

TÜRKİYE’DE YÜKSELİYOR

TL likiditenin son bir yılda atılan adımlarla neredeyse yok olma noktasına geldiği Londra swap piyasasında gecelik TL faizi sert dalgalandı. Piyasalarda kamunun 2019’dan beri 110 milyar dolara ulaştığı tahmin edilen döviz satışlarının yeni kaynak olmaksızın sürdürülebilirliğine ilişkin endişeler ile negatif ayrışıyor.

TCMB’nin politika faizinin enflasyonun 4 puan altında kalması ile lokal yatırımcılarının TL mevduat getirisi elde edememesi nedeniyle dövize, altına ve son dönemde bu araçları barındıran yatırım fonlarına yönelme eğilimi dikkat çekiyor.

Yurt içi yerleşiklerin yabancı para mevduatları 204 milyar dolarla tarihi zirvede bulunuyor. Öte yandan TL reel faizinin Türkiye için yeterli bulmayan yabancı yatırımcıların sabit getirili piyasalardan yılbaşından beri çıkışı ve güven eksikliği kaynaklı hisse senetlerinden çıkış da 11 milyar doları aştı.

Goldman Sachs mevcut politikalar nedeniyle Türkiye’de artık “daha da önden yüklemeli” bir faiz artış süreci beklediğini açıklarken yıl sonuna kadar 175 baz puan önümüzdeki yıl 400 baz puan faiz artışı öngördü. Yıllar içinde Türkiye’nin DİBS hacminin dörtte birini
finanse eden yabancı yatırımcılar şu an bu oranı %4’ün altına düşürmüş durumda. Yabancının Türkiye’den çıkış eğilimi diğer
piyasalarda da belirgin. Bankacılar küresel piyasalarda dolardaki zayıf seyre rağmen dolar/TL’de bir düşüş görülmediğine aksine yükseliş yaşandığına dikkat çekiyorlar.