BİR OLASI GELECEĞİMİZ...
Çevre hakkında konuşmak sadece ekonomi, üretim, eğitim, teknoloji, hareketlilik ve
sağlık hakkında konuşmak anlamına gelmez. Farklı sektörler arasındaki bu etkileşim,
Bin yıl Kalkınma Hedefleri ile birlikte bütüncül bir ortamda anlaşılmalı ve teşvik
edilmelidir.
Küresel toplulukların yeni bir yönetişim modeli olarak tanıtılması, yeni davranış
kurallarının benimsenmesine dayanmalıdır. Ancak bunlar da, sürdürülebilir kalkınma
politikalarının müteakip dayatılmasına ve uygulanmasına dayanır.
Kentsel alanlarda çevre üzerindeki baskı, küresel iklim değişikliğinin etkilerini
azaltmak için yerel düzeyde yeni çevre uygulamalarının geliştirilmesini ve
tanıtılmasını gerektirmektedir. Küresel ölçekte iklim değişikliği esas olarak gelişmekte
olan ülkelerdeki insanları etkiliyor.
Ormansızlaşma, yol yapımı, fabrikalardan çıkan zararlı gazlar ve daha birçokları
hayatımızı etkiliyor. Çöp bizi bunaltıyor çünkü biz kendimiz bu konuda hiçbir şey
yapmıyoruz. Tembelliğimiz bizi sürekli şikayet ediyor. Ve burada soru ortaya çıkıyor:
çöpe mi düşeceğiz yoksa kendimiz mi çöp olacağız?
Ve burada, çevreyi kirleten besin zincirinin arkalarında bir yerde, bizim yüzümüzde,
umursayan insanlar var. Bunlar, gezegenimizin kirliliğinin ve gazlaştırılmasının
etkileriyle ilgilenen çevreciler ve ekolojistlerdir. Geri dönüşüm, evimizi kurtarmak için
yeni bir girişim dalgası olarak ortaya çıkıyor. Cahillerin öğretisi artar. Ama çok geç
değil mi, Allah'ın bize verdiği en güzel hediyeyi daha şimdiden mahvetmedik mi?
Birçok kuruluş bize nasıl geri dönüştürüleceğini, ayrılacağını ve yeniden
kullanılacağını öğretiyor. Ekolojik sorunlarla uğraşan insanlar için övgüye değerdir ve
dünya nüfusunun kurtarıcıları olarak görünürler.
Yanında çöp kutusu varken sokakta yürüyen ve çöplerini yere atan birini görmek çok
çirkin. Sadece kendimizi değil, aynı zamanda genç nesli de engelleyen atık dağlarıyla
çevriliyiz. Etrafta dolaşmak ve etrafınızda çöp olması sadece hoş değil, aynı
zamanda sağlıksız. Ayrışan ve çürüyen atıklardan hastalıklar ve hatta salgın
hastalıklar yayılır.
Sadece doğayı sevdiğini iddia etmek önemli değil. Önemli olan sözler değil,
eylemlerdir. İnsan doğayı seviyorsa ona sahip çıkar, korur ve zenginleştirir. Bu
nedenle, düşünelim ve Dünya ile farklı davranmaya başlayalım, sonuçta o bizim
annemiz.