Ülkemizde çevre kirliliği gittikçe artıyor!

Ulvi Taşkın

3’üncü bin yılın başında deniz çevresine olan insan kaynaklı baskılar bugüne kadar görülmemiş bir değere ulaşmıştır. Ticari balıkçılık, petrol ve gaz arama ve gemicilik gibi çok sayıda önemli sektör için kaynak sağlayan deniz; yüksek besin miktarı boşaltımının alımı, tehlike li kimyasallar ve kum alımı ile dip taranmasından kaynaklanan fiziksel bozulmalar, biyolojik çeşitliliğin kaybı ve ya yapısındaki olumsuz değişiklikler, deniz yataklarına ve suya tehlikeli maddelerin karışması, hypoksiya bölgeleri ve habitatların kaybı gibi olumsuz değişiklikler tarafından tehdit edilmektedir. Son çeyrek yüzyılda bütün dünyada deniz, hava, kara yani özetle çevre kirliliğinin gittikçe arttığı fark edildi. Konu büyüye büyüye ayrı bir platforma yerleşti. Çevre kirliliği ile mücadeleye yönelik, resmi kuruluşlar standartlar, teknolojiler, sanayi kolları ve sivil toplum örgütleri kuruldu ve gelişti. Alınan önlemler büyümeye devam ediyor. Sanılanın aksine deniz kirliliğinin yüzde 85’i endüstriyel, evrensel ve tarımsal atıklardan oluşmaktadır. Sanayi ile belediyeleri yaklaşık yüzde 80’i atıklarını yeterli seviyede biyolojik olarak arıtmamaktadırlar. İşte bunun için deniz ve su varlıklarımızın kirlenmesinin esas sebebi de bizleriz. Son 50 senede dünya nüfusu iki misli artarken, su kullanımını üçe katlamıştı. Bu gidiş çok ciddi ve önlem alınması gereken bir durumdur.

TEHLİKELİ ATIK SU MAALESEF ARITILMADAN DOĞAYA BIRAKILMAKTA

Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre memleketimiz sanayiden kullanılan suyun yüzde 80’i ve organize sanayi bölgelerinde yılda üretilen 30 milyon metreküp tehlikeli atık suyun tamamı maalesef arıtılmadan doğaya bırakılmakta bu da çok üzücü bir durumdur. Örneğin atık yağlar ambalaj türlerine göre malzemeler, eski oto lastikleri ve elektronik çıktılar gibi pek çok özel atık için ayrı ayrı çevre koruma standartları belirlenmiştir ve ne yazık bunlar uygulanmaktadır.

Çevre Temizliği Bilinci Oluşturmamız Gerekiyor.

Belediyelerimiz çevre temizliklerinde en etkin rol alan kuruluşların başında gelmektedir. Bu hizmetlerin halka sunumda hem maddi yönden hem de yeterli personel olmadığından belediyelerimiz bir hayli güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Hepimiz temiz bir şehirde yaşamak isteriz. En büyük temizliğin kirletmemek olduğunu bildiğimiz halde her nedense temizlik kurallarına özel göstermeyiz. Sabahın erken saatlerin sıcak yuvalarından çıkan belediyelerimizin cefakar temizlik çalışanları özenle temizledikleri cadde ve sokaklarımızı bizler kirletmemek için bir gayret sarf etmeyiz. Özelikle sigara tiryakilerimiz içtikleri sigara izmaritlerini sokağa atmaya özen gösterdikleri sokaklara bıraktığımızda ilk gözümüze çarpan çevre kirliliğinin başında gelmektedir. Belediyelerin yapmak zorunda olduğu temizlik çalışmalarına, vatandaş köstek değil, destek olmalıdır. Belediyelere siyasi gözle bakmak yerine, hizmet kapısı olarak bakmak lazımdır. Gerekirse mahalle muhtarları kendi mahallelerindeki insanların aydınlatılması konusunda yetkili kılınmalıdır. Çevre temizliğinin olmadığı bir yerde medeniyetin olamayacağı bilincinin aşılanması gerekir.