CHP lideri Kılıçdaroğlu'ndan flaş adaylık açıklaması!
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu açıklamalarda bulundu.
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
Devlete duyduğum saygı dolayısıyla devlet bizi dinliyor demek istemem, bazı yerler ve çevreler bizi dinliyorlar ben bunu biliyorum. Erdoğan demişti bir arada, "Ey Kılıçdaroğlu senin nefeş alışını bile biliyoruz" diye. Bunu söyledim, Sayın İçişleri Bakanı ağır bir ifade kullandı dinleyenler açısından. O da bakanken kendisinin haberi olmadan dinlenmişti. Demokrasinin olmadığı bir ülkede rakibinizi dinlersiniz.
SELAHATTİN DEMİRTAŞ HAKKINDA
Eğer bir kişi ben cumhurbaşkanı adayı olacağım diye YSK'ya başvurur, oradaki hakimler "evet aday olabilirsin" diye karar verirlerse, bu kişi hapiste tutulursa bu ülkede demokrasiden insan haklarından söz edilir mi?
Tutukluluk esas değildir, esas olan tutuksuz yargılamadır diye bir yasa olmasına rağmen bu kişi 3.5 yıldır tutukluysa demokrasi vardır diyebilir misiniz?
Erdoğan, "kimse talimat veremez" falan diye konuşuyor, arkasından tehdit ediyor, "onu kim serbest bırakırsa gösteririm ben ona" diye. Yargıçlara gözdağı veriyor. HSK aracılığıyla gözdağı veriyor. Mahkemelerde büyük bir çürüme var. Adalet Bakanlığı'nda çürüme var. Türkiye'de adaletin olduğunu kimse kabul etmiyor. Yargıtay başkanı bile adalete olan güvenin yüzde 30'larda olduğunu söylüyor. Yargıtay başkanı bunu söylüyorlarsa iktidarın şapkasını çıkarıp önüne koyması lazım.
Lafa gelince yargı bağımsız. Erdoğan'ın avukatı neler yapıyor ya bu ülkede. FETÖ'den MASAK, MİT raporu olmasına rağmen çatı iddianamesinde adı geçmesine rağmen kimse korkudan dava açamadı ya. Avukatı kimdi, Erdoğan'ın avukatlarıydı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı intihal yapıyor, siz bu kişiyi getirdiniz Yargıtay'a üye yaptınız. Hukuk olsa Osman Kavala'nın tahliye olması lazım. Tahliye oldu ama aynı olaydan dava açtılar. Papaz'a öyle yapmadılar. Derhal tahliye ettiler, uçağını hazırladılar, Amerika'ya gönderdiler.
Türkiye'de yargı Erdoğan'ın taleplerini yerine getiren bir kurum haline geldi. Yargı bağımsız değil, ondandır ki hiçkimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Bütçe konuşmasında bütçe üzerine konuşmadım. AKP'li vekillerin vicdanına seslendim. Aklını kullanmayan bir insanın parlamentoda olmaması lazım. Kızanlar oldu, evet kızıyorlar. Çünkü onlar da aslında vicdan azabı çekiyorlar. Babası şehit olan bir çocuğun aylığı 190 lira. Üstelik 52 milyon lira para toplanmış. Nerede bu paralar? Hortumculuğun bu boyutunu ben hiç görmemiştim.
Eğer bizi millet seçtiyse biz milletin sorunlarına tercüman olmak zorundayız. Sorunlar giderek derinleşiyorsa, iktidar partisinin milletvekilleri gördüğü halde ses çıkarmıyorsa vicdanlarına seslenmem zorunlu oldu. Fakirlikten yoksulluktan bahsettiler 18 yılda sadece bu lafları edenler zenginleşti. Rüşvet alan adamdan büyükelçi olur mu ya? Yüz karası olayıdır. Bu ülkede namuslu adam mı kalmadı? Türkiye Cumhuriyeti'ni namusuyla temsil edecek adam mı kalmadı? Bunu tabii onlara söyleyeceğim, kime söyleyeceğim. Devlet yönetiminde kin, intikam olmaz. Bir şey yapacaksınız hukuk içinde yapacaksınız. Kin, öfke ve intikam duygusuyla yola çıkarsanız bunlardan farkınız kalmaz.
CUMHURBAŞKANLIĞINA ADAY OLACAK MI?
Sorulması gereken soru şu: Halk nasıl bir cumhurbaşkanı istiyor? Cumhurbaşkanı tek adam mı olsun, her şeye o mu karar versin. Cumhurbaşkanı mal varlığından ötürü kendisine yönelik suçlamaları geçiştiren biri mi olsun, yargıya müdahale mi etsin? Cumhurbaşkanı ailesiyle beraber mütevazi bir hayat yaşasın yoksa toplumdan kopuk mu olsun?
Benim düşüncem şu; Bakın tek adam rejiminde hiçbir tartışma yok. Herkes bir kişiyi gösteriyor. Diyorlar ki, bizi de besliyor dünyanın parasını aktarıyor, dolayısıyla bizim adayımız belli. Peki biz ne diyoruz; Millet ittifakıyız demokrasiye bakıyoruz. Ali mi oldu Veli mi oldu önemli değil. Cumhurbaşkanı nasıl olacak, yetkileri nasıl olacak? Bunun üzerinde durmamız lazım. Onlar tek adam rejiminin devamını istiyorlar. Biz tek adam rejimi istemiyoruz. Önümüzdeki seçimlerin demokrasiye taraf olanlarla karşı olanların seçimi olarak bakıyoruz.
SALGINI ÖNLEMEK SİYASİ BİR OLAYDIR
Salgını önleme siyasi bir olaydır, siyasi otoriterinin başarısı da salgını ne kadar önlerse o kadar başarılı olur. Siyasi iktidar başlangıçta sağlıklı bir strateji belirleyemedi. Sağlık Bakanı "Efendim sayın cumhurbaşkanımızın talimatları ile..." böyle başladıktan sonra siz artık topluma doğruyu söylemiyorsunuz demektir. Bu cümleyle başlayan bakanlar bakan değil Erdoğan'ın memurları.
Çifte standart uygulamak devletlerin saygınlığına gölge düşürür ve sizin söylemlerinizin güvenli olmadığı ortaya çıkar. Zamana ve zemine göre konuştuğunuz algısını dünyaya yayar. Sandıkta demokrasiden yana olanlar birleştiği zaman Türkiye'nin pozisyonu çok değişecek. Herkes Cumhuriyetin nasıl demokrasiyle taçlandırıldığını görecek.
YORUMLAR