Gel de gülme...

Artun Sucuoğlu yazdı...

Gel de gülme...
08 Ekim 2022 - 11:12

Genel seçimlere aşağı yukarı sekiz ay kaldı. Aday olacak belediye başkanları yavaş yavaş öne çıkmaya başladı. Sürpriz bir karar veya olay olmazsa seçim sekiz ay sonra yapılacak. Seçimlerde başkanlık yarışında kimler olacak henüz net olmasa da şekillenmek üzere. Milletvekilliği için ise tüm partilerde aday adayları ufaktan çalışmaya başladılar. Şu an başkanlık seçimi için tahmin yapmak zor ama herkes kendi başkan adayının kazanacağı görüşünde. Artık yavaş yavaş milletvekilliği adaylığı çalışmaları el altından değil, açıktan yapılmaya başlayacaktır.
Anayasanın 76. Maddesine göre on sekiz yaşını doldurmuş ve diğer kriterleri karşılayan her Türk vatandaşı milletvekili olabilir. Buraya kadar sıkıntı yok. Ama milletvekili olmak öyle kolay bir iş değil. Bunun için uzun soluklu, yorucu, stresli bir süreçten geçmek ve biraz da para harcamak gerekiyor. Ayrıca tek başına niyet edip yola çıkmakla da olmuyor. Düşüncenin gerçekleşmesi için parti içi temaslar, örgüt ve halkla yakın ilişkiler ve parti genel merkezi düzeyinde görünür olmak gerekiyor. Önce aday adaylığı süreci yaşanacak, bu süreci aşıp aday olabilmek için yoğun bir koşuşturma, yorulma ve iyi iletişim kurarak biraz harcama yapılıyor. Günümüzdeki partilerin yapısı göz önüne alındığında ise özellikle genel başkanın ve yakın yönetim kadrosunun gözüne girilmesi ön plana çıkıyor. Bunun için ise tabir yerinde ise aday adaylarının kırk takla atması gerekiyor.
Öyle milletvekili olmak için yazılmış bir reçete yok. Her partinin yapısına göre farklı yollardan geçiliyor. Bu süreçte yakın çevrenin önemi büyük, çalışanlar, gaz verenler pohpohlayanlar, ayağından aşağı çekmek isteyenler, kötüleyenler ve ayak oyunu yapanlar aday adaylarının kafasını karıştırmaya yetip artıyor.
Biz millet olarak rakibimizi kötülemeyi, rakibimiz gibi iyi olmaya çalışmak yerine onu kötü göstermek için var gücümüzle çalışmayı seviyoruz. Bir de macera olsun diye, bir yerden makam kapayım diye aday adayı olanlar var. Eğer aday adayı olduğu parti iktidar olursa veya iktidarda ise çoğunluğu istediğini elde ediyor. Ne de olsa seçimde aday adayı olmuş ve partisi için çok çalışmıştır (!) bu kişiler.
Süreç böyle işlerken ayak oyunları başını alıp gidiyor. Az önce yazdığımız gibi parti içindeki rakipler birbirlerine karşı amansız ayak oyunlarına girişiyor. Rakibini alt edebilmek için her yola başvurmak mübah sayılıyor. Hatta parti koridorunda kol kola gezdiği arkadaşı için kapalı kapılar ardında neler söylüyor, neler. Bırakın kapalı kapılar ardını, aday adayları ile yaptığımız görüşmelerde muhtemel rakipler için çok ilginç söylemler duyuyoruz. Kendi partisinden arkadaşı için bunları söyleyen birinin memlekete ne kadar faydası olur, artık bilemiyoruz. Bu kişiler az sayıda olsa da siyasetin çirkinleşmesine neden oluyor.
Aday adayı sayısının çok olduğu partilerde listeye girebilmek için her seçim dönemi yeni yeni ayak oyunlarına tanık oluyoruz. Bir aday diğer aday ön plana çıkmasın diye onun önünü kesmeyi kendine hak görebiliyor, hele örgüt içinde yetkisi varsa bunu rahatlıkla yapıyor. Ya da tanıdığı etkili kişilere ulaşıp rakibi için yoğun bir karalama çalışmasıyla önünü kesmek istiyor. Artık yerel örgütte yetki kısmına il başkanından başlayıp istediğiniz makamı yazın, düşünün, araştırın, ne dedikodular duyacak, ne enteresan ilişkiler görecek, bencilliğin ne boyutlara ulaştığına tanık olacaksınız.
Yalan bilgi yayılıyor, olmayan durumlar olmuş gibi veya olmuş şeyler olmamış gibi gösteriliyor. Toplantı bilgisi saklı tutuluyor, parti ve seçim ile ilgili eğitim alması engelleniyor, söylenmesi gerekenler gizleniyor, daha neler neler. Bırakın insanın aklına gelmeyecek şeyleri, şeytanın bile aklına gelmeyecek yöntemlerle diğer aday adayları kötüleyip aşağı çekilmek isteniyor. Ondan sonra seçim meydanlarında doğruluktan, dürüstlükten ve insanlara hizmet etmekten söz ediliyor.
Sonrasında ise; doğru, değişime uyum sağlayabilecek, yenilikçi, donanımlı ve halka hizmet için göreve talip olmuş siyasetçinin bir şekilde önü kesilmiş oluyor. Hepsi değil ama, kim daha çok ayak oyunu yapmışsa, kim daha çok kişinin ayağını kaydırmışsa o milletvekili oluyor ve doğal olarak halk için değil, kendisi için çalışıyor. Sonra halk olarak biz evzinmeye devam ediyoruz.
Gel de gülme bu olanlara. Aslında siyasette geldiğimiz noktaya bakıp ağlamamız gerekiyor ama, gülüyoruz işte.
Son olarak; doğru işler yapan, doğru adımlar atan, kimseyi kötüleyerek bir yere gelmek istemeyen doğru adaylara selam olsun. Bu ülke onların ellerinde yükselecektir. Bu köşe onlara her zaman açıktır.
"Eğer elinizde kazanacak kağıtlar varsa oyunu dürüst oynarsınız." (Oscar Wilde)


YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Saim Paker
    2 yıl önce
    Atatürk gibi ülke menfaatleri doğrultusunda hareket eden bir insan, yukarıda tanımlanan profildeki kişiler tarafından akıl yoksunu olarak görülüyor. Bu görüş ahlaki yıpranma ile zaman zaman toplumun genelinde dahi geçerliymiş izlenimi yaratabiliyor. Medya önemli bir faktör. Diğer bir sorun; birey menfaatlerini ülke menfaatleri ile örtüştüren, adayın yol alması için söylemde değil eylemde ülke menfaatlerini savunacağı bir düzenin kurulamayışı. Ancak eğitim ile aşılabilecek bir konu. Bu bağlamda milletimizin sağduyusuna güvenmekten başka çaremiz kalmıyor. Tabi seçim sistemi ile ipotek altına alınmaması şartı ile.