Önümüzdeki hafta Kasım ayı enflasyonu açıklanacak. Doğrusu çok merak ediyorum; TÜİK nasıl bir rakam ortaya koyacak. Çünkü fiyatlar o kadar hızlı ve öngörülemez bir şekilde artıyor ki, bana göre aylık enflasyonun da en azından çift haneli olarak tespiti gerekir. Bunun dışında telaffuz edilecek her rakamda aldatıldığım duygusuna kapılacağım. Memurun ve emeklinin beklentisi boşa çıkacak.
Ne yazık ki TÜİK’in enflasyonu ile pazarın enflasyonu hiç birbirini tutmuyor.
Bakınız, en ucuz diye düşündüğümüz, dar gelirlinin mutfak masraflarını temin için ilk tercih ettiği semt Pazarlarında bile fiyatlar el yakıyor. Sebze ve meyveler tezgahlarda çok güzel bir şekilde dizilmişler. Pazarcı esnafımız da bu pahalılıkta malını hiç değilse görsel olarak öne çıkarıp pazarlayabilmek için elinden gelen çabayı gösteriyor.
Bakınız, en ucuz diye düşündüğümüz, dar gelirlinin mutfak masraflarını temin için ilk tercih ettiği semt Pazarlarında bile fiyatlar el yakıyor. Sebze ve meyveler tezgahlarda çok güzel bir şekilde dizilmişler. Pazarcı esnafımız da bu pahalılıkta malını hiç değilse görsel olarak öne çıkarıp pazarlayabilmek için elinden gelen çabayı gösteriyor.
Ne yazık ki, vatandaşın bütçesinde bu gayretlerin bir karşılığı olmayınca sadece bakıyorlar. Eğer çoluk çocuk baskısına dayanamaz hale gelirlerse de bir alacaklarına yarım alıp nefis köreltme yoluna gidiyorlar.
Bütün bunlar “Dağlarından Yağ, Ovasından Bal” akan memleketim Aydın'ın Yağ aktığı söylenen dağlarda maden şirketleri o dağları adeta yağmalayıp ağaç katliamı yaparak çöle çevirdikleri için yağ akmaz oldu.
Halbuki enflasyonu o şirketlerin kazıp kamyon kamyon götürdüğü kaya parçalarıyla düşüremezsiniz. O ağaçların bütün güzelliği ve zenginliğiyle kalıp oraları bereket yuvası yapması gerekir ki halk zenginleşsin, pazarın bereketi artsın.
Bal aktığı söylenen ovada da gübre ve ilaç fiyatlarını bazılarının insafına bırakıp mazot fiyatına da akıl almaz zamlar yaparsanız o bal akmaz olur. Aktığı kadarıyla da çiftçiyi bile doyurmaz.
***
Sık sık yapılan bir karşılaştırma var; “Eski Türkiye ve Yeni Türkiye” diye. Eski Türkiye'de köylerimiz adeta doğal besi çiftlikleriydi. Her evde mutlaka birkaç inek beslenir, sütünden ve süt ürünlerinden faydalanılırdı. Köyler bereket yuvasıydı.
Sık sık yapılan bir karşılaştırma var; “Eski Türkiye ve Yeni Türkiye” diye. Eski Türkiye'de köylerimiz adeta doğal besi çiftlikleriydi. Her evde mutlaka birkaç inek beslenir, sütünden ve süt ürünlerinden faydalanılırdı. Köyler bereket yuvasıydı.
Çocukluğumda annemin köyü olan Çine’ye giderdik. Sabahları hayvan sesleriyle uyanırdım. Çobanlar köyün hayvanlarını götürürlerdi. İnekler için sığırtmaç, danalar için de danacı denilen çobanlar vardı. Hayvanlar ayrı çobanlar tarafından ayrı otlaklarda güdülürdü. Akşam üzeri köye dönüşleri çok daha muhteşem olurdu. Annelerinin kokusunu alan yavrular evlerdeki damlarında bağırırken. Yavrularının seslerini duyan inekler de evlerine koşarak giderlerdi. Kavuşmaları muhteşem bir görüntüydü.
Şimdi köylerimizde inek kalmadı. Zaten köy de kalmadı. Hepsi de mahalle oldu ya…
Pazarda kış sebzeleri maalesef el yakıyor allah sonumuzu hayır eylesin.Ama bizi yönetenlerin umurunda değil. Çünkü onların gündemi başka.
Şimdi köylerimizde inek kalmadı. Zaten köy de kalmadı. Hepsi de mahalle oldu ya…
Pazarda kış sebzeleri maalesef el yakıyor allah sonumuzu hayır eylesin.Ama bizi yönetenlerin umurunda değil. Çünkü onların gündemi başka.
Herkese iyi hafta sonları...
YORUMLAR