Kent Konseyi mi, o da ne ?
İzmir Kent Konseyi seçimlerini yaptı.. Hepimiz derin bir oh çektik. Sivil olmayan Sivil Toplum örgütümüzün bileşenleri Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’in bu kez talimatlarını yerine getirdiler ve Seniye Nazik Işık’ı Başkan seçip hepimizin derin bir “oh” çekmesine neden oldular. Allah Korusun Ya Aziz Kocaoğlu dönemi gibi yeni bir çatışma yaşansaydı ne olurdu?
Allah Kent Konseyi’nin aklıselim bileşenlerinden razı olsun. Yoksa bu gavur İzmir Hamit Mumcu’yu seçip, daha bağımsız bir görüntü verecekti.
Ondan sonra da seyredin gümbürtüyü. Belediye kent konseyini binasından atacak, kirasını ödemeyecek, açlığa yoksulluğa mahkum edecekti.
Makine Mühendisleri Odası’nı temsilen genel kurula katılan dostumuz Şerif Özsakarya’nın tespitlerine bakılırsa seçim sürecinde Divan seçimi dahil birçok kuralsızlık da cabası.
50 yıldır sivil toplum içinde olanlar bir Divan oluşturmayı dahi beceremiyorlar ya da kafalarına göre umursamadan yapıyorlarsa o da ayrı bir sıkıntı.
Bir başka konu ise Türkiye’nin Suriye’de şehit verdiği gencecik çocukların yasının tutulduğu gün, seçilenlerin attığı kahkahalı fotoğraflar.
Anlayacağınız Kent Konseyi’nin yeni başkanı Seniye Nazik Işık iyi bir insan, iyi bir toplum önderi olabilir ama seçimlerin yapılış biçimi, müdahaleleri ve diğer yanlarıyla iyi başlamadılar kente katkı sağlama görevlerine…
Geçen dönem Aziz Kocaoğlu ile kavga eden ve daha sonra CHP içerisinde yükselmeye başlayan Çağrı Gruşçu. Şimdi de Seniye hanım başkan oldu.
Seniye Hanım zaten CHP içinde yüksekten aşağı doğru geri geldi bildiğim kadarıyla. Bu başkanlık ona tekrar yükselme şansı yaratır mı bilemem.
İzmir Kent Konseyi seçimleri dışarıdan CHP içi güç mücadelesi açısından da baktığınızda şöyle görünüyor:
CHP Kongresi’nde üst aktörleri Tuncay Özkan ile karşısında rakip olan Rıfat Nalbantoğlu ve Mustafa Özuslu arasında il kongresinde bir güç mücadelesi yaşanmıştı.
Özkan’ın yanında galip gelen tarafta Konak Belediye başkanı Abdül Batur vardı. Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ise il kongresinin mağlubu durumunda sayılmıştı.
Kent Konseyi seçimlerinde Soyer, bu kez tek başına Batur ve Özkan Grubundan rövanşı aldı. Bu teze karşı çıkanlar olabilir ama dışarıdan baktığınızda görünüm bu..
Bir başka önemli konuya değinmem gerekiyor. İlçelerde de siyaseten benzer tablolar var.
Kent Konseyi eğer bir STK ise buradaki başkanın bir partiyle direk bağı olması da ayrı bir sorun.
İnsanların görüşleri elbette olacaktır, ama bir partiyle organik bağınız ve aktif göreviniz varsa bu durumda sivil toplumda rahat çalışmanız söz konusu olamaz.
Türkiye’de STK’lar arasında sayılan esnaf odaları ve bilumum derneklerin iktidarlar, bakanlıklar veya siyasi bir vesayetle yönetildiğini düşünürsek zaten “Sivil Toplum Örgütü”nden de söz etmek biraz abes olacaktır.
Geçmişte çok daha etkin olan Barolar, TMMOB’ye bağlı odalar, Tabip Odası gibi örgütlenmeleri saymazsak zaten Kent Konseylerine de bir STK olarak bakmak pek doğru olmayacaktır sanırım.
Ama yine de bizler “En kötü örgütlenme, örgütlenmedir. En kötü sendika, sendikasız olmaktan iyidir” felsefesine sığınarak buna da şükredelim…
YORUMLAR